17. İstanbul Bienali Başladı
17. İstanbul Bienali tatlı, olgun meyvelerle kaplı ulu bir ağaç olmak yerine kuşların uçuşundan, bir zamanların bereketli denizlerinden, yerküreyi yavaşça yenileyen ve besleyen kimyadan bir şeyler öğrenme arayışında. Belki bu bienal büyük bir toplanma ya da tek bir zaman ve mekânda yapılan planlı bir buluşma değil, bir dağılma, gözden uzak bir mayalanmadır. İplikleri bir araya gelir, çoğalır, ayrılır, gürültülü bir zirveye ya da nihai bir düğüme ulaşmadan yer yer kesişir. Bırakın bu bienal de kompost olsun. Vaktinden önce başlayabilsin, bittikten çok sonra da devam edebilsin.
Bildiğimiz haliyle yaşamın askıya alınması, bize bir şeyleri farklı yapmak için az bulunur bir imkân tanıyor. Bu âna hakkını vermek için beklenti ve amaçlarımızı baştan kurgulamalı, formatlarımızı gözden geçirmeli ve hem siyasi hem de felsefi olan temel bir sorgulamaya; samimi, toplumsal, cömert ve hararetli sohbetlere yol açmalıyız. Bu belirsiz aralıkta her şeyden çok birbirimizle ve dünyayla etkileşim kurmanın, ister eski ister yeni olsun, alışılmadık yollarını deneme cesaretine ihtiyacımız var.
Duygular mekânlara, kulaklar gözlere, su sözcüklere dönüşebilir. Sözcükler çamura da yazılabilir, duvara da, havaya da. Bir mırıltı, uzayıp giden mesafeler boyunca yankılanarak sohbetin ve değişimin tohumlarını, tetikleyicilerini beraberinde taşıyabilir. Bir bienal bir hastane de olabilir, bir üniversite de, bir restoran da, bir gazete de… Bir uzlaşma çabası değil de öneri ve iknanın, merakın, rastlaşmanın ve –sivil güvenin yerleştiği, ihanete uğradığı ve yeniden inşa edildiği– tartışmanın ortak alanı...
İletişim kanallarımız salt manipülasyon araçlarına dönüşürken bizler şunu soruyoruz: Kamusal tartışmadan, sesli düşünmekten, okuyan bir topluluktan, başkalarıyla birlikte okumaktan geriye ne kaldı? Hep beraber sessizliğe kulak verirsek sabrımızı, alçakgönüllülüğümüzü, zaaflarımızı yeniden keşfedebilir miyiz? Toplumsal ifadeyi yeniden canlandırıp kavşakları, gazete bayilerini, kafeleri, çay ocaklarını, sinemayı, bağımsız yayıncıları veya semt kitabevlerini yeniden hayal edebilir miyiz? Düşünmenin, konuşmanın, yazmanın ve yapmanın –şiir, film, tarım ve yemek yapmanın– başka biçimleri, bizi daha donanımlı ve toplumsal düşünceye duyarlı hale getirebilir mi?
Bu bienalin projeleri, bu gazetenin muhabirleri, bu buluşmanın konukları, içinde bulunduğumuz zamana –gezegende bizzat yol açtığımız ve hep birlikte yüzleşmemiz gereken bu işlev bozukluğuna– çok eski ve çok yeni teknikleri, yakınlardan ve uzaklardan gelen fikirleri öğrenerek ve paylaşarak anlam vermeye çalışan bireyler ve gruplar olacak. Bienalin platformundan ve içinde bulunduğumuz kırılma ânının tuhaf ağırlığından faydalanan bu kompostlaşma süreci, onların fikirlerini ve eylemliliklerini sergiler, yayınlar, sohbetler ve canlı etkinliklerle İstanbul'a, Türkiye'nin başka yerlerine, hatta daha da ötesine duyuracak. Büyük bir gösteri sahnelemek yerine alan açmaya teşvik etmeyi, mevcut sivil ve kültürel alışveriş mekânlarını birbirine bağlamayı, az kullanılan veya âtıl kalmış olanları ise etkinleştirmeyi hedefliyoruz.
Toplumsal etkileşim aksadıkça, yeniden başladıkça ve sanal kanallara göç ettikçe, bizler yeni mesafeler üzerinden özen göstermeyi, paylaşmayı ve konuşmayı öğrendikçe, toplumsal kültürlerimizi koruyan ve canlandıran inisiyatifler aracılığıyla, bize kucak açan mekânlarda bir araya gelmeye ne kadar ihtiyacımız olduğunu da anlıyoruz.
Bu yıl Bienal Mekanları şöyle:
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi
Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı (PCSAA)
Merkez Rum Kız Lisesi
SAHA Studio
Büyükdere35
Metro İstanbul Yaklaşım Tüneli Taksim
Müze Gazhane
arthereistanbul
Barın Han
The Çinili Hamam
Küçük Mustafa Paşa Hamamı
Zeytiburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi
17. İstanbul Bienali mandaların izini takip ediyor
Küratörlüğünü Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh’in üstlendiği 17. İstanbul Bienali, sanatçı, düşünür, yazar, şair, araştırmacı, mimar, radyo programcısı, balıkçı, aktivist, stand-up komedyeni, şef, etnomüzikolog, ornitolog, deniz bilimci, kukla ustası, müzisyen gibi pek çok farklı disiplinde 500’ün üzerinde katılımcının projelerini bir araya getirecek.
17. İstanbul Bienali, İngiltere’nin en etkili sanat ödüllerinden Turner Ödülü adaylığı bulunan, sanatçı ve aktivist ikili Cooking Sections’ın uzun süredir devam eden büyük ölçekli Çamuralem / Wallowland başlıklı projesine ev sahipliği yapıyor.
Yaşadığımız dönemin önemli çevresel sorunlarını irdelemek için yiyecekleri bir yöntem olarak kullanan Cooking Sections’ın bienale özel hazırladığı Çamuralem / Wallowland, şehrin etrafında yok olma tehlikesi altındaki sulak alanların İstanbul’un mandaları üzerindeki etkilerinin izini sürüyor.
Yılın farklı zamanlarında mandaları ve onların etrafındaki farklı türlerin beslenme ve büyüme biçimlerine dair kapsamlı bir araştırma yürüten ikili süreç boyunca sığırtmaçlar, biyologlar, çevreciler, korumacılar, etnomüzikologlar ve birçok başka kişiyle işbirliği yaptı. Araştırmacılar Akgün İlhan, Anadolu Meraları, Burçin Çıngay, Itri Levent Erkol, Melisa Bal ve Mustafa Avcı, bölgedeki ekosistemin farklı yönlerini ortaya koymak üzere yeni araştırmalar yürüttüler. Gülinler ise İstanbul’un mandalarına adayacağı yeni bir şarkı besteliyor.
Proje, İstanbul'un dış mahallelerinde manda yetiştiriciliğinin korunmasına yardımcı olmayı amaçlıyor. Şehrin ekoloji ve mutfak mirasının temel bir parçası olmasına rağmen, genişleyen kentsel alan sonucu sulak arazilerin ve otlakların bozulması nedeniyle mandaların yaşamlarının da tehdit altında olduğunu ortaya koyuyor.
Bienal süresince Büyükdere 35’te özel tadımlar
Çamuralem / Wallowland projesi, mekâna özgü bir yerleştirmeyle bienal süresince Beyoğlu’nda Büyükdere 35'te görülebilecek. Mekânda bu iş için kurulacak muhallebicide canlıların beslenme ve büyüme biçimlerine dair araştırmalar, farklı malzemeler, tadım ve seslerle sunulacak. Gelecek üç yıl boyunca devam edecek proje sayesinde uzun vadeli araştırmalar yapılacak ve mandaların yaşam döngüsü daha derinlikli olarak incelenebilecek.
Manda Festivali’nin ilki İstanbul Bienali kapsamında düzenleniyor
Cooking Sections’ın yürüttüğü türlerarası incelemelere dikkat çekmek ve mandaların kültürel ve ekolojik açından önemine vurgu yapmak amacıyla bienal kapsamında bu yıl ilk kez bir Manda Festivali de düzenleniyor.
Cooking Sections’ın projesi Goethe-Institut Istanbul ve British Council destekleriyle üretildi. ifa – Institut für Auslandsbeziehungen ve Acción Cultural Española (AC/E) destekleriyle sergilendi. Manda Festivali’nin bu edisyonu SPOT Projects desteğiyle gerçekleşecek.
Festival alanını haritada görüntülemek ve yol tarifi almak için tıklayın.
Performanslar: Gülinler ve Arnavutköy Müzisyen ve Sanatçı Yetiştirme Derneği Müzisyenleri
Rehberli Yürüyüşler: Manda yetiştiricileri Cengiz Akın ve Müslüm Aybaş, ornitolog İnci Şardağ, su uzmanı Akgün İlhan, bitki bilimci Burçin Çıngay
Tadımlar, rehberli yürüyüşler, çocuk atölyeleri ve müzik performanslarının tümü açık havada yapılacaktır, bu yüzden rahat kıyafetler getirmeniz önerilir. İstanbul’un merkezinden gidiş ve dönüş için ücretsiz servisler kaldırılacaktır.
Servislere rezervasyon yaptırmak için tıklayın.
Gidiş: Müze Gazhane 10.30, İKSV 11.00
Dönüş: Arnavutköy 17.00
Çevre köylerden;
Gidiş:
Ağaçlı: 10.00, 11.00, 13.30
Akpınar: 10.20, 11.20, 13.50
Işıklar: 10.30, 11.30, 14.00
Tayekadın: 10.45, 11.45, 14.15
Dönüş: 13.00, 17.00
Gidiş:
Yeniköy: 10.20, 11.20, 13.50
Durusu: 10.30, 11.30, 14.00
Baklalı: 10.40, 11.40, 14.10
Boyalık: 10.50, 11.50, 14.20
Dönüş: 13.30, 17.00
Program
12.00 Festival Tanıtımı
13.00-14.30 Manda Yürüyüşü, Çocuk Atölyeleri
14.30-15.15 Amanda Aman Yarışması
15.00 Müzik Performansları: Gülinler ve Arnavutköy Müzisyen ve Sanatçı Yetiştirme Derneği Müzisyenleri, Mustafa Avcı’nın açılış konuşmasıyla
Cooking Sections hakkında
Daniel Fernández Pascual ve Alon Schwabe tarafından 2013’te kurulan Cooking Sections, dünyayı yiyecekler aracılığıyla organize eden sistemleri inceleyen Londra merkezli bir sanatçı kolektifi. Mekâna özgü yerleştirmelerden performansa yayılan bir sanat dilini benimseyen grubun çalışmaları görsel sanatı mimari, ekoloji ve jeopolitikle harmanlıyor.
Yeryüzündeki dönüşümü gözlemlemek için yiyecekleri bir araç olarak kullanan kolektifin, iklim krizinin insanların yemek yeme alışkanları üzerindeki etkilerine dair hazırladığı Climavore Projesi, 2021 yılında İngiltere’nin prestijli sanat ödüllerinden Turner Ödülü’nde kısa listeye kaldı. Kolektifin çiftlik somon üretim koşullarına odaklandığı bu projesi, Tate’in bütün menülerinden çiftlik somonunu çıkartmasına da vesile oldu.
İşleri Tate Britain, Serpentine Galeri, Venedik ve Şanghay Bienalleri, Los Angeles Kamusal Sanat Trienali, Manifesta12 ve New Orleans Trienali gibi pek çok uluslararası platformda sergilenen Cooking Sections çok sayıda prestijli ödülün de sahibi.
17. İstanbul Bienali
17. İstanbul Bienali de 17 Eylül-20 Kasım 2022 tarihlerinde Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh'in küratörlüğünde gerçekleştirilecek.
17. İstanbul Bienali, Beyoğlu, Kadıköy, Fatih ve Zeytinburnu’nda yer alan 12 sergi mekânının yanı sıra, şehrin dört bir yanında sayıları 50’yi aşan kitapçı, sahaf, hastane, huzurevi, kafe, metro durakları ve bir radyo istasyonunda izleyiciyle buluşuyor. Bienal bu yıl da Koç Holding desteğiyle ücretsiz olarak gezilebilecek.