Metrobüs Geyikleri 5
Cuma akşamı 22:30 gibi durakta benimle bekleyen diğer yolcular tarafından metrobüse bindirildim. Sağolsunlar... İkinci sıradaydım ama metrobüs geldiğinde ne olduğunu anlamadan kendimi metrobüsün içinde fakat ayakta buldum. Durumun tek eksiği vardı: Allah Allah sesleri! Hücum kısmı tamamdı yani.
Telefonumun şarjı yok, ayakta olduğum için kitap okuyamam. Nasıl geçer Zincirlikuyu - Beylikdüzü yolu? Evrene bu mesajı yolladım ve cevap geldi. Mecidiyeköy durağında metrobüse 5 tane zenci kadın bindi. Neşeleriyle hemen dikkatimi çektiler. Ayrıca 3 tanesinin saç modeli de çok hoşuma gitti. Bir tanesi saçının iki yanını kazıtmış, ortada kalan saçlarını alnını kapatacak şekilde öne doğru jölelemişti. ikincisi saçlarının bir tarafını kazıtmış kalanları havaya doğru dikmiş ve aralara mavi balyaj attırmış. Üçüncüsünün saçları rastalı ve rastaların biri siyah biri sarı. Farklılar, neşeliler, güzeller... Kasvetli havayı dağıttılar. 45-50 yaşlarında bir adam tenis maçı izler gibi hangisi konuşursa ona bakıyor ve onlar güldükçe adam da gülüyor sanki konuştuklarını anlarmış gibi.
Küçükçekmece durağından 4-5 yaşlarında Suriyeli bir kız çocuğu bindi metrobüse. Saat gecenin onbiri. (ben feleğin şu çarkına...) Metrobüsteki herkese mendil uzatıyor. Zenci kadınları görünce duraksadı önce. Sonra onlara da mendil uzattı. Kadınlardan biri çantasından 20 lira çıkardı. Çocuğa verdi, mendili aldı. Çocuk şaşkın... Bir paraya bakıyor bir kadına. O kağıt para onun için o kadar büyük ki bir süre donuyor. Sonra kadının yüzüne tekrar bakıyor. Yüzünde; 'bir yanlışlık oldu galiba' ifadesi. O anı, kıza dönüp 'ablaya teşekkür etsene' diyen bir yurdum insanı bozuyor.
Biri Afrika'nın bir yerinden diğeri Suriye'nin bir yerinden. İstanbul'da bir metrobüste karşılaşıyorlar. O kız çocuğuna çare olmuyor belki ama UMUT oluyor... İNSAN olmaya dair...