2330

Edirne

19 Mayıs kısa tatilinde İstanbul’dan çok uzakta olmayan, trafikte dönüş yolunda çile çekmeyelim diyerek güzel şehrimiz Edirne’ye gittik. Bu Edirne’ye üçüncü gelişimiz. Bu seferde siz www.onbitv.com takipçileri için gezip, yazıyorum. İyi gezmeler…

Arda ve Meriç nehirlerinin kesişim noktasında kurulmuş bulunan göz alıcı şehir Edirne, Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci başkenti. Edirne’de gezilecek yerler arasında Osmanlı Türk sanatını yansıtan 612 tarihi eser bulunuyor.

Bizim Edirne’de ilk durağımız Selimiye Cami oldu. II. Selim’in Mimar Sinan’a yaptırdığı cami, Sinan’ın 90 yaşında yaptığı ve “ustalık eserim” dediği Osmanlı mimarisinin en önemli yapıtlarından biri. Selimiye Cami, 550 milyon akçe harcanarak 400 kalfa ve 14 bin işçiyle yaklaşık yedi yıl inşaat sonunda 14 Mart 1575 tarihinde ibadete açılmış ve 1620 m2’si iç bölüm olmak üzere toplam 2475 m2’ye yayılan alanıyla, “kapladığı yer bakımından dünyanın en geniş camisi” olarak mimarlık tarihindeki müstesna yerini almıştır.

Caminin simgesel özellikleri ayrı bir hayranlık uyandırıyor.

- Cami kubbesi tektir; çünkü Allah birdir.

- Camisi pencereleri beş kademelidir; çünkü İslam’ın şartı beştir.

- Vaaz kürsülerinin dört oluşu İslam’da dört mezhebin olduğunu gösterir.

- Selimiye Külliyesi’ndeki 32 kapı İslam’ın otuz iki farzı olduğunu gösterir.

- İki minarede toplam altı yol oluşu, İmanın altı şartını işaret eder.

- Caminin 4 minaresine ise üçer şerefe konulmuştur. Her üç şerefeye de üç ayrı yoldan çıkılır ve şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanın ürünü olduğunu gösteriyor.

Edirne’de bedesten ve çarşılar çok ünlü. Edirne’nin meşhur kokulu sabunları, narlı lokum Hürrem, kare kesilmiş Kavala kurabiyesi, badem ezmesi, Antep fıstıklı kallavi, pehlivanlara güç veren 41 çeşit baharattan yapılmış deva-i misk helvası yöreye özgü tatlılardan almadan olmaz diyerek Selimiye Arastasını gezmeye başladık. Burasını III. Murat Selimiye Camisi’ne gelir sağlamak için Mimar Davut Ağa’ya yaptırmış. 256 m. uzunluğunda, 73 kemerli olan çarşıda iki yanda 124 dükkan yer alır. Evliya Çelebi, buranın ‘Kavaflar Çarşısı” olduğunu yazar. Dua kubbesinde, burada dükkânı bulunanların her sabah, doğru iş yapacaklarını ant içtikleri ve dua ettikleri bilinir.

Ali Paşa Çarşısı ise, Kanuni Sultan Süleyman’ın son yıllarında dört yıl kadar sadrazamlık yapan Hersekli Semiz Ali Paşa tarafından 1569 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Bir söylentiye göre, Kırklareli’nde yapılacak bir camiye gelir temin etmek amacıyla yaptırılmıştır. Yapılmasındaki bir amaç da, kıymetli eşya satan tüccarların bir çatı altında toplamak ve bu ticaret erbabının korunmasını sağlamaktır. Her gece yüz bekçinin çarşıyı beklediğinden bahsedilmesi, söz konusu ürünlerin ne kadar değerli olduğunun göstergesidir. Edirne’nin ticari hayatı bakımından yerli yabancı turistlerin akınına uğrayan Alipaşa Çarşısı’nda 130 dükkan ve 6 kapı bulunuyor.

Şimdiki durağımız Eski Cami.  Edirne’de günümüze ulaşmış ilk orijinal anıtsal yapı. Caminin yan kapısı üzerindeki kitabeye göre mimarı Konyalı Hacı Alâaddin.. Kapının sağında kalan duvarda hat sanatıyla “Allah”, sol tarafında da “Muhammed” yazıları sizi karşılıyor. Minberin hemen yanındaki pencerede bulunan siyah renkli Rükne-ü Yemani Taş Kabe’den getirilmiştir ve kutsal olarak kabul edilir.

Üç Şerefeli Camii, Sultan II. Murat tarafından o zaman başkent olan Edirne’de İzmir'in fethinden elde edilen ganimet ile yapılmış. Biri üç, biri iki, ikisi birer şerefeli dört minaresi bulunan cami burmalı, baklavalı motifli minareleri ile çok çarpıcı. Camiilk yapıldığında sadece üç şerefeli olan minaresi varmış, sonraki her bir minareyi farklı bir padişah yaptırmış.

Muradiye Camisi, Edirne’nin az bilinen değerlerinden biri, duvarları kaplayan tarihi çinileri ve İran’daki benzerlerini kıskandıracak güzellikteki mihrabıyla öne çıkıyor. Çinileri ile meşhur caminin mihrabı Bursa Yeşil Cami’den sonraki en büyük çini mihrap. 1436 yılında yapıldığı düşünülmektedir. Duvarlarındaki çini eserleri iyi korunamamış ve maalesef tahrip olmuş ama kesinlikle görülmeye değer.

Adalet Kasrı,  1562’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış. Selçuklu tarzında ve taş malzemeden inşa edilmiştir.

Fatih Köprüsü’nden kuzeye bakıldığında Saray’dan geriye kalan son parçaları,  Solda Saray Mutfakları, ortalarda Babüssade (Saray’ın Saadet Kapısı), Babüssade’nin sağ yanında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan ve Cem Sultan’ın doğduğu yer olan Cihannüma (Has Oda) Kasrı yer alır.

Bu Kasr (Köşk) yedi katlı olarak yapılmıştır. En üstte Cihannüma Odası bulunur. Edirne Sarayı’nın en büyük kasrıdır. Cihannüma’nın sağ tarafında Kum Kasrı Hamamı bulunur. Kanuni’nin kanunlarını burada yazdırdığı söylenir.

“Edirne’ye gidiyorsun köfte ve ciğer yemelisin” dendiği için Köfteci Osman’ı ziyaret ettik. Açıkçası methedildiği kadar da varmış. Hemen Selimiye Cami’nin yanındaki taksi duraklarının orada bulunan küçük bir dükkan burası. 1988 yılından beri köfte yapan Osman Usta bu işin ustası. Dana kaburgasından hazırlanan eti çekerek kıyma yapıyor ve içi sulu dışı kızarmış o lezzetli köfteleri masanıza getiriyor.

Ciğer için önce Niyazi’yi deneyin ama önünde kuyruk oluşuyor.Aydın Tava Ciğer ve Niyazi Usta sürekli kuyruk olan en meşhur diğer ciğerciler.  Edirne Ciğerci Kazım ve İlhan Usta da şehrin meşhur ciğercilerinden ama biraz daha ara sokaklarda

 Edirne tava ciğeri, dana ciğerinin ince ince doğranıp kızgın yağda pişirilmesi ile yapılıyor. Adım başı karşınıza çıkan tava ciğerciler çıkıyor. Ciğer yumuşak, hiçbir ciğer kokusu olmadan taze ve çok leziz…

Daha önce gittiğimizde konaklamamızı şimdiki Kervansaray otel, eski adı ile Rüstem Paşa Konağı’nda yapmıştık. Ancak şimdi işletmecisinin sorunlarından dolayı ne yazık ki kapalı… 1554’de Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı ve sadrazamı olan Damat Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan bu yapı bugün bir otel olarak işletiliyor. Katların avluya bakan yüzleri revaklarla çevrili. Uzun kenarında karşılıklı olarak yukarı çıkan merdivenleri vardır. Ön cephelerde bulunan 21 dükkan Kervansaray’a gelir getirmek amacıyla yapılmış.

1972 yılında otele dönüştürülürken yapılan restorasyon, gösterilen başarı nedeniyle Ağa Han Mimarlık Ödülü kazanılmıştır.

Sabah kahvaltınızı Meriç nehri kıyısında yaptık. Manzaraya karşı serpme kahvaltı aldık. Kahvaltı ortalama ama manzara oldukça güzeldi. Fiyat kalite olarak bence gayet iyiydi.

Nehir üzerinde bulunan Uzunköprü; dünyanın ayakta kalan en uzun taş köprüsü. II. Murat tarafından yaptırılmış. Yaklaşık 1400 metre uzunluğunda. Zamanında, Osmanlı ordusunun, Avrupa topraklarına geçmesi için yaptırılan Uzunköprü, günümüz teknolojisi kullanılarak restore edilmiş.

Gezmeye devam diyerek; İttihat ve Terakki Kulubü Binası(Halk Eğitim Merkezi)‘ne vardık. Burası, Selimiye’nin doğusundaki mezarlıktan açılan kapıdan çıkarak yaklaşık 100 metre ötede, yakın tarihimizin ilginç bir dönemi sayılan İttihat ve Terakki Partisi’ne ait tarihi yapı. Bu örgütün en renkli lideri Talat Paşa’nın da Edirneli olduğu ve İttihat ve Terakki’nin örgütlenme sürecinde önemli yeri bulunduğu için önemli bir bina. 1918 yılında İttihat ve Terakki kapatılınca bu bina bir süre Cemaat-i İslamiye Dairesi yapılmış, 1930’da Atatürk’ün emriyle onarım görmüş.

Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan Seferad Cemaati‘in Büyük Sinagogu, Türkçede “Toplantı Yeri” anlamına geliyor. Dünyanın da en büyük 3. sinagogu olarak nitelendirilen ibadethane.

Sweti George Bulgar Kilisesi, Edirne’nin Kıyık Semtinde 188’de yapılmış. 1889’da dekore edilen kilisedeki yazılar slav bulgarcası ile yazılmış. Daha önce aynı yerde bulunan kiliseden kalma bazı tabloları görebilirsiniz. Halk arasında Bulgar Kilisesi olarak da bilinir.

Hafızağa Konağı, Edirne’nin eski konaklarından biri. Geleneksel Türk evi planının özelliklerini taşıyan konak, tarihi açıdan da önemli bir yere sahip. Konak, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin gizli toplantılarının yapıldığı yer. Talat Paşa ve arkadaşları önemli toplantılarını bu konakta gerçekleştirirmiş. Hafızağa Konağı 2002 yılında Edirne Valiliği tarafından restore edilerek Kent Müzesi olarak kullanılmaya başlanmış. Fakat Selimiye Camii’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmesiyle birlikte UNESCO Bürosu olarak hizmet veriyor.

II. Bayezid Camisi ve Külliyesi ve Sağlık Müzesi, Tunca Nehri kıyısında bulunan Edirne’nin en önemli yapıtlarındandır. Cami, tıp medresesi, imaret, darüşşifa, hamam, mutfak, erzak depoları ile geniş bir alana yayılmıştır. Sultan II. Bayezid’in 1484-1488 yılları arasında yaptırdığı külliyenin mimari Hayreddin’dir. Çok etkileyici bir görünümü olan külliye küçüklü büyüklü yüze yakın kubbeyle örtülü. Padişah II. Bayezid tarafından kurulan bu külliyenin temel amacı, Edirne’yi bir Darüşşifa’ya (hastaneye) kavuşturmaktır.

Sitenin ana merkezi Darüşşifa olup; Tabhane (Misafir ve Dinlenme Yeri), Tıp Medresesi (Temel Bilimler Fakültesi), Cami, İmaret (mutfak, yemekhane, depo,) Köprü, Hamam, Un Değirmeni, Su Deposu, Sübyan Mektebi, Mehterhane, Muvakkithane (günün saatlerini ve takvimini bildirir) gibi bölümlerden oluşmaktadır.

Darüşşifa, Külliyenin merkezi üç bölümden oluşur:

Birinci bölümde poliklinikler, özel diyet mutfağı ve personel odaları bulunmaktadır.

İkinci bölüm ilaç deposu ve üst düzey personele aittir.

Üçüncü bölümde 6 kişilik ve 4 yazlık yatak odası ile bir musiki sahnesi bulunur.

Binanın her tarafından dinlenebilen konserler kadar; su sesi ve güzel kokulardan yararlanarak ruh hastalarının tedavisi yapılıyormuş. Bu noktada önemli sayılan bir olgu; aynı yılarda Avrupa’da delilik denilen hastalık durumlarında hastanın “Şeytandır” gerekçesiyle yakılmasıdır. Bu hastanede, zincire vurulması gereken akıl hastalarına, paslı demirin olumsuz etki yapma olasılığı düşünülerek bu demir aksam altın ve gümüşle yaldızlanmıştır . Ayrıca Osmanlı’da psikolojik hastalığı olan kişiler buradamüzikle tedavi ediliyormuş.

Külliye son dönemde, Trakya Üniversitesi’ne devredilmiş ve üniversite tarafından düzenlenerek Kültür Bakanlığı’nın ve Ruh Hastaları Readaptasyon Derneği’nin de katkılarıyla müzeye dönüştürülmüş. Sağlık Müzesi adıyla anılan söz konusu oluşum, Avrupa’da geçtiğimiz yıllarda “Yılın Müzesi” ödülünü almış olup, yabancılar tarafından en çok ziyaret edilen tarihi mekanımız haline gelmiştir.