Maçka- Teşvikiye- Nişantaşı- Elmadağ- Harbiye Gezi Yazısı
Maçka- Teşvikiye- Nişantaşı- Elmadağ- Harbiye Gezi Yazısı
İstanbul, haritada görünen kadar büyük bir şehir değil aslında. Evet, bu cümle oldukça iddialı bir cümle gibi görünüyor belki ama bir şehrin, kendi büyüsünü ve tarihini yansıtan yerler kadar olduğuna inananlar için öyle değil.
Her sokağın farklı rengi, farklı sesi var. Rumlar ve Ermeniler’den kalan muazzam güzellikteki apartmanlar ve içlerinde yaşanan bambaşka hayatlar…
Bugün hem gezi hem ziyaret yaptık. Gezmeye ve ziyarete doyamadığımız bir gün! Hem güzel sokakları keşfettik hem de sevdiklerimize zaman ayırdık. Gezmeler ve dostlar her zaman ayrı bir keyif! Rotamız Maçka- Nişantaşı- Teşvikiye- Elmadağ ve Harbiye…
Eski ismiyle Spor Caddesi şimdiki Süleyman Seba Caddesi’ndeki Valide Çeşmesi Tanzimat döneminde yapılmış rokoko özellikleri ağır basan bir yapı. Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmialem Valide Sultan için 1839 yılında yapılan muhteşem Valide Çeşme, altın varak yazıtlar ve o zamanlar çok moda olan tipik batı tarzı emperyal süslemeleri temsil eden çelenk ve çiçek oymalarıyla süslenmiş.
Bezmialem Valide Sultan, çeşmenin karşı tarafındaki Maçka Meydanı Sokağı’nın köşesine gömülmüş. Türbesine bir de namazgâh konmuş.
Çeşmenin önünden yürümeye devam ediyor ve Eşref Paşa Konağı’na ulaşıyoruz. Osmanlı döneminde Hazine Kethüdası (devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların işlerini gören kimse) Ahmed Eşref Bey’e ait tarihi beş katlı, üçbin metrekarelik kullanım alanına sahip, Eşref Paşa Konağı’nı Artam ailesi, 1995 yılında satın alarak İstanbul’a kültür ve sanat saraylarından biri olan Antik Palace’ı (Artam Antik AŞ Müzayade) kazandırdılar. Maçka’da bulunan Eşref Paşa Konağı günümüzde Artam Antik AŞ Müzayade adı ile sempozyumlar, konferanslar, antika seminerleri, sergiler ve müzayedelerle sanatseverlere hizmet veriyor.
Maçka Teknik Üniversitesi binası astsubay okulu olarak yapılmış. Yanındaki üniversiteye bağlanan küçük bina da jandarmaya aitmiş. Orijinal olarak karakol ve mühimmat deposu olarak yapılan devasa Maçka Kışlaları günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi’nin bir bölümüne ev sahipliği yapıyor. Mimarları Dolmabahçe ve Çırağan saraylarını da yapan Simon ve Sarkis Balyan Kardeşler.
İTÜ Maçka Kampüsü’ndeki diğer tarihi taş bina, İşletme Fakültesi ise zamanında Maçka Karakolu olarak kullanılmış.
Sarkis Balyan’ın eseri olan taş bina 1861-62 yıllarında Silahhane olarak yapılmış ve Valide Sultan tarafından açılmış. Üç katlı bina, 1920’li yıllarda Jandarma Kumandanlığı ve Cumhuriyet döneminde de askeri okul olarak kullanılmış. 1956’da MEB’e devredilmiş ve daha sonra İTÜ’nün kullanımına tahsis edilmiş.
Bayıldım Caddesi köşesindeki Maçka Mezarlığı adeta kaderine terkedilmiş, dağınık ve bakımsız.
Maçka Taşlık Parkı, Abdülaziz yaptırmak istediği Aziziye Camii için inşatta kullanılacak kesme taşlar getirtmiş ancak Abdülaziz’in ölümü üzerine yapımından vazgeçilmiş. Caminin yıllarca kalan taşları bölgeye ‘Taşlık” denilmesine neden olmuş ve park da uzunca bir süre Taşlık Parkı olarak anılmış. 1848 yılında caminin istinat duvarı üzerine mimar Sedad Hakkı Eldem’e Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı’ndan esinlenerek tasarlanan “Şark Kahvesi” yaptırılmış. Caminin taşları da Şişli Camii’nin yapımında kullanılmış. Şimdi yemyeşil bir park halinde.
Maçka Parkı ile Taşkışla arasındaki teleferik hattı 347 metrelik bir güzergâha sahip. 1993 senesinde hizmete girmiş. Bir uçtan bir uca 42 metrelik bir kot farkına sahip.
Bayıldım yokuşu üzerinde, Maçka Parkı içinde kalan 1848 tarihli I. Mahmut mermer meydan çeşmesinin süslü kabartma şekillerle süslü bir kemeri ve yine kabartma motiflerle süslü bir ayna taşı var.
İsmet İnönü Evi’ nin arsası Lütfi Kırdar’dan satın alınmış. 1948 tarihinde mimar Rükneddin Görev tarafından yapılan İsmet İnönü Evi, Maçka’da, Bayıldım Caddesi 6 numarada bulunuyor. 750 m² alana sahip evin özellikle zemin kat planı resepsiyonlara uygun bir şekilde İsmet İnönü’ye göre tasarlanmış. Eğitimini Fransa’da tamamlamış ve modernizmin öncülerinden Auguste Perret’in yanında çalışmış olan Rükneddin Güney’in, çevresi ile sıcak ilişkiler kuran, ince kolonlu ve geniş cam yüzeylere sahip bu yapısı İstanbul’da günümüze kalan en önemli eserlerindendir.
Üç katlı evin lambrileri İsveç’ten, panjurları Milano’dan gelmiş. İsmet İnönü, İstanbul’a her gelişinde burada kalmış ve Kirk Douglas’tan Bülent Ecevit’e pek çok sanatçı ve siyasetçiyi burada ağırlamış. Yapı günümüzde ikinci derece tarihi eser olma özelliği taşıyor.
Maçka Taşlık Parkı’nın içinde yer alan İsmet İnönü’nün heykeli Taksim Gezi Parkı’nın girişine dikilmek üzere 1940 yılında Alman Heykeltıraş Rudolf Belling’e yaptırılmış. 1950’deki seçimi kazanan Demokratik Parti İnönü’nün heykelini bir depoya kaldırmış. 12 Eylül 1980 darbesi yapan generaller de unutulup giden heykeli, İsmet İnönü’nün mimar Rükneddin Görev’e yaptırdığı iki katlı evin önüne konulmasını uygun görmüş.
Maçka Parkı’nın Abdi İpekçi Caddesi ile birleştiği köşedeki büyük çeşme Nusretiye Çeşmesi ya da Maçka Çeşmesi ya da Sultan II. Abdülhamit Çeşmesi, 1901 yılında II. Abdülhamit zamanında Raimondo D’Aronco tarafından yapılmış. Barok üslupta tasarlanmış çeşme, uzun yıllar Tophane’de Nusretiye Cami önünde yer almış. 1957 yılında yapılan yol çalışmaları sırasında Maçka Demokrasi Parkı’na taşınmış. Dört yüzlü meydan çeşmesinin yan cephelerinde birer küçük çeşme var.
Beşiktaş’ta bulunan Sinan Paşa Cami’nin karşısında, meydan çeşmesi olarak inşa edilen Sinan Paşa Çeşmesi, 1938 yılında Barbaros Bulvarı’nın yapımı sırasında bulunduğu yerden kaldırılarak 1950 yılında, Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nun karşısındaki duvara bir duvar çeşmesi olarak yerleştirilmiş. Kesme taş malzemeden inşa edilen yapının sekiz adet sivri kemerli çeşme bölümü var. Yapının orta bölümü dört adet iyon başlıklı sütun, sütunların üzerindeki bölümde de taş işçiliği bezemeleri mevcut.
Nişantaşı Heykelleri, Anıtları…
Sanatın içinde heykelin yeri büyük. Heykel, çeşitli malzemeler kullanılarak hazırlanan üç boyutlu formlara deniliyor. Anıtlar ise ortak yaşanmışlığın mekânsal izlerine. Şehir anıtları, rölyefler ve tarihi kişilerin heykelleri sıkça Nişantaşı ve Teşvikiye’de karşımıza çıkmakta.
Uğur Mumcu Anıtı
Gazeteci, araştırmacı ve yazar Uğur Mumcu, 1993 yılında suikast sonucu yaşamını yitirdi. Tasarımını mimar Erhan İşözen’e ait anıt, gazetecinin anısına 1996 yılında yaptırıldı. Üç yüzeyli kaide üzerinde yükselen anıtta Mumcu’nun farklı şekillerde betimlenmiş üç büstü yer alıyor. Üç yüzeyde de Uğur Mumcu’ya ait bir alıntı yer alıyor.
Abidin Dino Dayanışma Heykeli
Maçka’da İTÜ İşletme Fakültesi önündeki küçük üçgen Türk resim sanatının önemli figürlerinden Abidin Dino’nun son eseri. Sanatçının 1993 yılında tasarladığı heykelin uygulaması heykeltraş Metin Deniz tarafından gerçekleştirildi. Sanatçının ölümünden altı ay önce açılan heykelde, sanatçının hayatı boyunca çok farklı biçimlerde ve çeşitli malzemelerle irdelediği “eller” yer alıyor.
Abdi İpekçi Anıtı
Maçka- Nişantaşı boyunca uzanan cadde, Türk basın tarihinde önemli bir yere sahip olan Abdi İpekçi’nin ördürülmesinin ardından 1979 yılında Abdi İpekçi ismini aldı. 1977 yılında öldürülen gazeteci Abdi İpekçi’yi anmak için bu caddenin üzerinde anıtı bulunuyor. Bronzdan yapılmış heykel üç buçuk metre yüksekliğinde. Anıtta bir kız ve bir erkek öğrenci İpekçi’nin elinden tutuyor.
Hüsrev Gerede Anıtı
Narmanlı Apartmanı’nın hemen önünde yer alan anıt Cumhuriyet tarihinin önemli isimlerinden asker, milletvekili ve diplomat olarak görev yapmış Hüsrev Gerede anısına 2001 yılında yaptırılmış. Hüsrev Gerede, Kurtuluş Savaşı sırasında patlak veren isyanların bastırılmasında önemli rol oynamış bir isim. Anıt, Gerede’nin uzun yıllar boyu yaşadığı Teşvikiye’de mimar Erhan İşözen tarafından gerçekleştirilmiş.
Demokrasi Parkı’nın kuzey ucunda Dimitri Cantemir’in büstü var. Osmanlı Devleti'ne bağlı Boğdan eyaletinin beyi, Rumen asıllı tarihçi ve yazar, İstanbul'da yaşadığı süre boyunca Klasik Türk müziğine büyük katkılarda bulunmuş müzik uzmanı.
Nişantaşı, nişan taşları, menzil taşları…
Osmanlı İmparatorluğu döneminde okçuluk yarışmaları düzenlenir ve bu yarışmalara padişahların yanı sıra ülkenin üst düzey yöneticileri ve üstün başarı gösteren askerler katılırmış. Okları belirli bir yerden en uzak mesafeye atmak hedeflenirmiş. Atılan okun düştüğü yer dereceye girmiş ise oraya nişan taşı dikilir üzerine rekoru ve kimin yaptığı yazılırmış.
Türk okçuluğunda uzun mesafe atışlarında rekor kıran okçunun hatırasını yaşatmak için okun düştüğü yere dikilen nişan ya da menzil taşı şöyle dikilirmiş: “Daha önce dikilmiş bir nişan taşını aşarak ondan daha uzağa atarak rekor kırmaya menzil almak ya da menzil bozmak denir… Bunun arkasından okun saplandığı yer biraz kazılıp çakıl doldurularak işaretlenir ve altı ay içinde taşı dikilirdi. Taşın bir ziyafetle diktirilmesi ve bu törende rekor sahibinin, olanakları ölçüsünde hediyeler dağıtması gelenektir”
Harbiye Nişan Taşı, Sultan Abdülmecid Nişan Taşı ile birebir aynı yapılmış. Bu nişan taşı Teşvikiye Karakolu’nun önünde. Teşvikiye’nin kuruluşu anısına Sultan Abdülmecid tarafından 1850’li yılların başında yaptırılmış. Kitabesinde Abdülmecid’in ihsanı olan yeni Teşvikiye mahallesi ifadesi yazılı. Kare kaide üzerinde kare kesitli mermer gövde ve piramit formlu başlıktan oluşuyor.
Teşvikiye Karakolu’nun önündeki nişan taşının bir benzeri olan Sultan Abdülmecid Nişan Taşı, Teşvikiye, Vali Konağı ve Rumeli caddelerinin birleştiği kavşak noktasında yer alıyor. Nişantaşı adı, bir zamanlar buradaki ormanlık alanda okların ulaştığı en uç noktayı işaret etmek için dikilmiş nişan taşlarına atfen verilmiş. Nişantaşı semtine ismini veren anıtsal taş, Teşvikiye’nin kuruluşu anısına Sultan Abdülmecid tarafından 1850’li yılların başında dikilmiş.
Teşvikiye Cami avlusundaki nişan taşı, 1791 tarihli ve Sultan II. Mahmut’a ait. 16 beyitlik bir kitabesi var. Kare formlu alçak kaide üzerinde dairesel mermer taşın başlığı çanak motifli ve yivli.
Teşvikiye Cami giriş kapısındaki Sultan III. Selim’in 1790-1791 yıllarında yaptırdığı nişan taşı. Kare ve daire biçiminde üst üstte dizili dört alçak kaide üzerinde yer alan dairesel mermer taş yaprak motifli bezemelerle süslü.
Portakaloğlu ailesinden kalma Vali Konağı da Süleyman Nazif Sokağı’nda. Konak ailenin 1922’de Yunanistan’a göçmesiyle hazineye geçmiş, bir süre Polonya Konsolosluğu olarak kullanılmış. 1927’de Vali Konağı yapılmak üzere Özel İdareye devredilmiş. O günden beri Vali Konağı olarak hizmet veren konak önündeki caddeye de ismini vermiş.
1889 yılında Süleyman Nazif Sokak ile Zafer Sokak kesişiminde köşe bina olarak tasarlanan apartman, bodrum kat dahil 7 katlı. Antik Konak Apartmanı, televizyonun sevilen dizisi ‘Avrupa Yakası’nın jeneriğinde yer alan apartman olarak da biliniyor. Antik Konak Apartmanı, 1889 yılında İtalyan bir mimarın tasarımıyla inşa edilmiş. Bir diğer ismi ise Kayseri Apartmanı. Fakat Pervititch haritalarında adı "Dundjian" olarak geçmekte. Günümüzde kullanılan ismini, altında bulunan antikacıdan alıyormuş.
Uğur Apartmanı’nın mimarı Apostol Mavpodoglou. Bodrum katla birlikte toplam 6 katlı olan bina Art Nouveau üslubuyla inşa edilmiş. Balkonlar Fransız tipi ve giriş holünde ortada taş merdiven ve duvarlarda kabartmalar motifler yer almakta.
Bodrum katla birlikte toplam 6 katlı olan Manuel Apartmanı, Art Nouveau üslubuyla inşa edilmiş. Fransız tipi balkonların pencere önlerinde demir işçiliği ve cephesinde taş kabartma bezemeler yer almakta.
1825’te ilk defa Beyoğlu’nda kurulan Pangaltı Ermeni Katolik Okulu veya Pangaltı Mıhitaryan Varjaran Okulu, Viyana Mıhitaryan Manastırı rahipleri tarafından 1825 yılında Beyoğlu’nda 3 katlı bir binada 60 öğrenci ile faaliyete geçmiş. 1839 yılında tamamıyla yandıktan sonra Beyoğlu’ndaki farklı binalarda hizmet vermiş. 1866 yılında, Pangaltı’da Kalpakçıyanlar’a ait geniş bir arazi üzerindeki yeni binaya taşınmış. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında okul kapatılmış ve 1884 yılında tekrar açılmış. 1927 yılında da Mimar Keğam Kavafyan tarafından yeniden inşa edilmiş, 1928 yılında lise, 1932 yılında ise ana sınıfları açılmış. Dikdörtgen planlı yapı 4 katlı ve cephelerinde yer alan farklı boyutlarda yuvarlak kemerli pencereleriyle dikkat çekiyor.
Valikonağı Caddesi Nişantaşı’nı ortadan ikiye böler. Alışverişin popüler caddeleri ise her iki tarafta da yer alan Rumeli Caddesi, Teşvikiye Caddesi ve Abdi İpekçi Caddesi’dir.
Vedat Tek Evi, Valikonağı Caddesi ile Süleyman Nazif Sokağı’nın birleşim noktasında yer almakta. Türkiye’nin formal eğitim görmüş ilk Türk Mimarı Vedat Tek, ailesiyle yaşadığı bu evi 1913 yılında yapmış. I. Ulusal Mimarlık Akımı’nın temsilcilerinden olan Mimar Vedat Tek, II. TBMM Binası, Sirkeci Büyük Posta Hanı, Liman Han, Çankaya Köşkü, İzmir Saat Kulesi, Cemil Topuzlu Köşkü, Moda ve Haydarpaşa Vapur İskeleleri, Fatih Tayyare Şehitleri Anıtı, Hobyar Mescidi, Yayla Apartmanı, Zihni Paşa Camii ya da Erenköy İstasyon Camii, Sultanahmet Tapu Kadastro Müdürlüğü, Kastamonu Hükümet Konağı gibi birçok yapının da mimarıdır.
Yapıda Art Deco üslubundan izler görülmekte. Art Deco, zengin renkler, iddialı geometrik detaylar, simetrik tasarımlar ile karakterize edilmiş bir tarz. Minimalin tam aksine avangart, lüks ve şaşaalı bir tarz. Geometri yani halkalarla ile birleştirilmiş dikdörtgen çizgiler ve kareler, piramitler ve zigzaglar görülür. Art Deco’nun favori renklerini, parlak ve derin sarılar, kırmızılar, yeşiller, maviler ve pembeler olarak sıralayabiliriz.
Vali Konağı caddesi üzerinde yer alan Samsun Apartmanı 20. yy. başlarında inşa edilmiş. Art Nouveau üslubundaki yapının cephesindeki bitkisel motifli işlemeler dikkat çekici.
100 yıllık geçmişi olan Eski İngiliz Lisesi şimdiki Nişantaşı Anadolu Lisesi. 1905 yılında İstanbul’daki yabancıların ve özellikle İngiliz topluluğu mensuplarının çocuklarına sağlıklı bir eğitim verebilmek amacıyla kurulmuş. Okul, ilk önce Galata civarında Kuledibi semtinde kurulmuş. Sonra Sultan V. Mehmet, beş katlı ahşap bir binanın bulunduğu şimdiki bina yerini, yalnızca okul olarak kullanılması şartıyla bağışlamış.
Teşvikiye Caddesi üstünde de 19. yy. sonu ya da 20. yy. başından çeşitli güzel binalar var. Sadrazam Said Paşa’nın, Prens Yusuf İzzeddin’in, Münire Sultan’ın büyük konakları, Şişli Terakki Lisesi’ne dönüştürülmüş Şerif Paşa Konağı, Mabeyinci Faik Bey’in Konağı. Nişantaşı ve Teşvikiye’nin bu ünlü konaklarından günümüze çok azı gelebilmiş ne yazık ki.
Bu konaklardan bugüne kalanlardan biri olan 1876’da inşa edilen Sadrazam Said Paşa Konağı, 1941’de Nişantaşı Kız Enstitüsü adıyla eğitime hizmet vermeye başlamış. 1966’da Maarif Vekaleti Mesleki ve Teknik Öğretim Okulları eski genel müdürlerinden Rüştü Uzel’in adıyla, Kız Meslek Lisesi olarak faaliyetlerini sürdürmüş.
Konak artan ihtiyaca cevap veremediğinden 1971’de bahçesine yeni bir bina inşa edilmiş. Okul bu binaya taşınmış. Konak ise 1975’te Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne, 1982’de İTÜ Devlet Konservatuvarı Orta Bölümü’ne 1985 yılına kadar geçici olarak tahsis edilmiş. 1988’de çıkan büyük bir yangında binanın içi tamamen yanmış. 1996 yılına kadar restorasyon için beklemiş. Avrupa etkisinde inşa edilmiş geleneksel bir Türk evi. Pencere üzerindeki süslemelerde Batı etkisine rastlanıyor. Konak 785 metrekare. Bodrum, zemin ve bir normal kattan oluşuyor. Şimdiki kısmın, harem bölümü olduğu tahmin ediliyor. Günümüzde İstanbul Moda Akademisi’ne ev sahipliği yapmakta.
Günümüzde yerinde City’s Nişantaşı AVM’nin olduğu Sadrazam Halil Rıfat Paşa Köşkü. Sadrazam Halil Rıfat Paşa tarafından 1895 yılında yaptırılan Köşk, 1927 yılında Şişli Terakki Mektebi olarak kullanılmış, 1944 yılında yıkılmış.
Teşvikiye Karakolu, Teşvikiye Caddesi ile Bostan Sokak’ın birleşim noktasında yer almakta. 1855'te Sultan II. Abdülhamit döneminde yaptırılmış. Kagir olarak inşa edilmiş tek katlı bir yapı. Cephesindeki orta aksta bulunan giriş bölümü iki sütunla öne çıkarılmış. Giriş kapısının üzerinde padişah tuğrası ve tuğranın çevresinde bitkisel motifli süslemeler var.
Teşvikiye Cami, adından da anlaşıldığı gibi bölgede yerleşimi teşvik etmek için, 1854’te Abdülmecit tarafında yaptırılmış. Avlusunda, III. Selim ve II. Mahmud için konmuş iki menzil taşı var. Nişantaşı adı da zaten bu taşlardan geliyor. Bugünkü caminin yerinde 1794-95 yıllarında Sultan III. Selim tarafından yaptırılmış bir mescit varmış. Mescit Sultan Abdülmecid tarafından 1854 yılında yapılan ilavelerle genişletilip yenilenmiş. II. Abdülhamid zamanında cami yeniden yenilenmiş ama Sultan II. Abdülhamid, Abdülmecid’in eserinin yıktırılmasını istemediğinden eski binanın ön tarafına yeni bir bina eklenmiş ve üzerine kubbe oturtulmuş. Mevcut minare yerine ise bugün görülen yeni minare yapılmış, aynı zamanda yapıya son cemaat yeri ile hünkâr mahfili ilave edilmiş.
Cami ile ilgili bir de hikâye var; Smyrna’lı (bugünkü İzmir) Sabetay Sevi (1629-76) adlı bir Yahudi din adamı kendini mesih ilan etmiş. Kısa bir süre sonra da yetkililer tarafından İslamı seçmeye ikna edilmiş, ama buna rağmen Selanik’e sürülmüş. Müritleri ise “dönme” olarak adlandırılmış. 1923 yılında Yunanistan ve Türkiye arasındaki mübadele sırasında, dönmeler Türkiye’ye gelmiş ve Selanikliler olarak adlandırılanların birçoğu Teşvikiye civarına yerleşmiş. Bunlar Sabetay olarak adlandırılmışlar ve zaman içinde Sabetaylar kendi inançlarına geri dönmüşler.
Teşvikiye Palas gibi önünde geniş kaldırım olan apartmanlar o dönem belediye planına göre yapılmış ama diğerleri bu plana uymamış. Caddenin en güzel yapılarından Teşvikiye Palas’ın sahibi Abdülkadir Bey bitişikteki komşusunun yan duvarına balkonlar yaparak onu cezalandırmış.
Apartmanın hikayesi çok ilginç. Aynı yıllarda hemen yanındaki boş araziyi kuyumcu Sait Bey alır ve inşaata başlar. Binayı yola sıfır olacak şekilde inşa eder. Bu apartman hem Teşvikiye Palas'ın görüntüsünü kapatır hem de yeni pencereleri Teşvikiye Palas'ın içini görecek şekilde olur. Abdülkadir Bey önce komşusunu uyarır. Kuyumcu komşu bu ikazlara aldırış etmez. Bunun üzerine noterden yollanan protestolar birbirini takip eder. Ama sonuç alamaz. Bunun üzerine de Abdülkadir Bey Sait Bey'in apartmanının pencerelerini engelleyecek şekilde metre yüksekliğinde ince bir duvar yaptırır. Konu mahkemeye ve gazetelere yansır. Sait Bey'in tüm gayretlerine ve maddi imkanlarına rağmen duvarı yıktıramaz.
Teşvikiye Palas'ta yaşayanlar arasında Mustafa Kemal'in sınıf arkadaşlarından eski Bayındırlık Bakanı Behiç Erkin ve Türkiye’deki PR’ın meşhur duayeni Betül Mardin’i sayabiliriz.
20. yy. başlarında inşa edilen Isplandit Apartmanı, Art Nouveau üslubunda. Yedi kattan oluşan yapının cephesi oldukça sade olsa da giriş holünde alçı kabartmalı süslemeler ve mermerden yapılmış dünya betimlemesi oldukça etkileyici.
Modern Apartmanı,1914 yılında Art Nouveau tarzında inşa edilmiş. Cephelerinde bitkisel motifli taş bezemeler var. Yedi kattan oluşan binanın cephelerindeki kıvrımlı hatlar ise dikkat çekici.
Teşvikiye Caddesi’nde hala görkemli bir şekilde binalar dimdik duruyor gezerken hep hayranlıkla izliyorum.
Bunlardan biri Mimar Vedat Tek’in Teşvikiye Güneş Apartmanı. 1913-14 yılında yapmış.
Narmanlı Apartmanı, 1932 yılında Erzurum’dan İstanbul’a taşınan Beyoğlu’ndaki Narmanlı Han’ının da sahipleri olan Erzurumlu Avni & Sıtkı Narmanlı aile üyeleri yaptırmış. Teşvikiye'nin sembolik yapılarından biri olan apartmanda pek çok devlet adamı, sanatçı ve tarihçi yaşamış. Ayşe Kulin'in doğduğu ve çocukluğunu, gençliğini geçirdiği apartman. Günümüzde konut, ofis ve sanat galerisi olarak kullanılmakta. Cadde ve sokağın birleşim noktasındaki yapının giriş kapısı oldukça gösterişli.
Hüsrev Gerede Caddesi üzerinde, bugün Medica Tıp Merkezi’nin kullandığı Satvet Lütfi Tozan Konağı Mimar Giulio Mongeri’nin tasarımı. Etkileyici konak bir dönemin “Büyük Bir Maceraperest, Koleksiyoner, Hayırsever”, memleketin “en karanlık adamı”, “Türk James Bond”u, “İngiliz casusu” denilen liberal siyasetçi, iş adamı Satvet Lütfi Tozan’a aitmiş. Satvet Lütfi Tozan, konağı ve bitişiğindeki Tozan Apartmanı’nı Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışlamış.
Maçka ismini Rumcadaki Matsouka’dan geldiği söyleniyor. Semavi Eyice’nin aktardığı ikinci iddia ise buradaki nişantaşları ile ilgili olan Maçugah = Nişangah kelimesinden geldiği yönünde.
Tekrar Maçka Caddesi’ne dönerek, Maçka yönüne giderken az sonra sağda, eski binalardan İtibar-I Mali Osmanlı Anonim Şirketi’nin kurucularından Rum banker ailesi Ralli Apartmanı’nı görüyoruz. Nişantaşı’nda “Art Déco” ve “Art Nouveau” tarzının kentteki en güzel örneklerinden biri.
Adnan Menderes ile yasak aşkı Suzan Sözen’in de buluştuğu yer olduğu söyleniyor.
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in ressam kardeşi Fahrünissa Zeid ilk resim sergisini 1945 yılında Ralli Apartmanı’ndaki dairesinde açmış.
Şakir Paşa diğer aile fertleri de civardaki aparmanlar da yaşamışlar. Füreya Koral'ın yaşadığı ve ilk stüdyosunu açtığı El Irak Apartmanı'nı (Harbiye) ve Arif Paşa Apartmanı (Elmadağ), Aliye Berger'in yaşadığı, stüdyosunun da olduğu Narmanlı Han'ı (Beyoğlu), Fahrünnisa Zeid'in ilk evliliğinin son dönemlerinde yaşadığı Hayırlı Apartmanı'nı (Gümüşsuyu) ve kızı Şirin ve Nejad Melih Devrim'in babalarıyla yaşadığı Cumhuriyet Apartmanı'nı (Taksim)…
Nişantaşı Maçka Caddesi’nde, bir yanında Narmanlı, diğer yanında Aziziye Palas, karşısında Ralli Apartmanı olan Berna Apartmanı Art Nouveau üslubunda beş kattan oluşan binanın cephesinde bitkisel motifli taş bezemeler var.
Şu meşhur Behçet Hastalığı olarak bilinen hastalığı tanımlayan ilk bilim insanı Prof. Dr. Hulusi Behçet bu binada yaşamış.
Eski Maçka Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi şimdi Yıldız Teknik Üniversitesi Maçka Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olan bina 1928 yılında İtalyan Elçiliği olmak üzere Mimar Giulio Mongeri tarafından yapılmış. Cephe yüzeylerinde sütun ve madalyon motifleri olan bina zarafeti ve ince işçiliği ile çevrenin en güzel yapılarından biri.
Romancı Kerime Nadir, unlu şair-i azam Abdülhak Hamit Tarhan, Türkiye'nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın oğlu Turgut, ünlü sporcularından Turgay Şeren, İstiklâl Marşı'nın bestecisi Zeki Üngör, ilk spor spikeri Sait Çelebi, Prens Reşit Benayat, İttihat ve Terakki'nin Maliye Nazırı ve Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden Tahir Erer, İngiliz Warrington ailesi, Almanya'da felsefe doktorası yapmış olan Safiye Erol, Halit Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Faruk Nafız Çamlıbel ve Sami Paşazade Sezai oturduğu, konakladığı dört ayrı girişi olan, 8 katlı, 68 daireli Maçka Palas İstanbul’un en gösterişli konutu. 1922 yılında Türkiye’ye demiryolu müteahhitliği yapmak için gelen Vincenzo Coviano tarafından yaptırılmış. İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından tasarlanıp inşa edilen bina Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın da en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor.
İtalyan tüccar Vincenzo Caivano, 1967 yılında hayatını kaybedince Maçka Palas'ın idaresi oğlu Achille Caivano'ya geçmis. Caivano, babası kadar binayla ilgilenmeyince bina eski ihtişamını kaybetmiş. 1994'te binayı satan alan Doğuş Holding tarafından 2008 yılında lüks bir butik otel haline dönüştürülmüş. Şimdilerde ise meşhur Nusret satın almış oteli.
Maçka Palas’tan aşağı doğru indiğinizde muhteşem İzmir Palas’ı İzmirli iş adamı Ahmed Süreyya Bey J. D’Armi adında bir mimara 1925 yılında yaptırmış. Apartman, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın son örneklerinden. Sekiz kattan oluşan binada bir de kule var. Kemerlerle oluşturulmuş kulenin üzerindeki çini bezemeler ve yapının giriş kapısının üzerindeki sivri kemer formunda vitraylı cam dikkat çekici. Komşusu Maçka Palas kadar ünlü isimlerle anılmasa da Yeşilçam'a senaryolarıyla renk katan yazar Muazzez Tahsin burada yaşamış. Cephesindeki bitkisel motifli süslemeler yıllardan beri söylenen bir rivayetle İlişkilendiriliyor. İddiaya göre İzmir Palas ile karşısındaki lise binası gül-haç öğretisinin sembolleriyle dolu. İsviçreli doktor ve simyacı Paracelsus’a dayanan gül-haç öğretisinin ana merkezi 1910’lara kadar İstanbul olmuş ve bu gizemli öğreti pelerinli, maskeli erkeklerin bir araya geldiği gizli örgütlerle de hep iç içe olmuş. Binanın üst kat pencerelerinin öğretide bahsedilen aydınlığı sembolize eden mum ışığı formunda yapıldığı söyleniyor.
Şimdi bu geldiğimiz yolu Osmanbey’e kadar geri yürüyelim.
Osmanbey’de Tahtaburunyan Apartmanı Rumeli Caddesi No:78’de toplam 6 kattan oluşan köşe binası olarak tasarlanmış. Balkonları Fransız tipi. Apartmanın giriş holündeki tavan ve duvarlarda bitkisel motifli alçı kabartmalar yer almakta.
Osmanbey’de Şark Apartmanı. Ermeni mimar Şabuh Hançer’in imzası var.
Harbiye’ye doğru yürüdüğümüzde Halaskargazi Caddesi ile Şafak Sokağın kesişim noktasında köşede konumlandırılmış Sebat Apartmanı’nı görüyoruz. Art Nouveau üslubunun etkileri görülmekte. 1920’li yılların ortasında inşa edilmiş. Mimar Rafael Alguadiş tarafından tasarlandığı bilinmektedir.
19 Ocak 2007 tarihinde Hrant Dink Sebat Apartmanı’na giriş yaparken saldırıya uğrayıp öldürüldü. (Apartman girişindeki kaldırım taşına bakarsanız yazılı taşı görebilirsiniz.) Bunun üzerine Agos Gazetesi Sebat Apartmanı’ndan taşındı ve 2019 yılında daire Hrant Dink’in anısına 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı olarak ziyarete açıldı. Adını, Hrant Dink’in 23 Nisan 1996’da Agos’ta yayımlanan ‘23,5 Nisan’ başlıklı köşe yazısından almış.
Harbiye Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı kompleksi 54 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulu. II. Abdulhamid tarafından yaptırılan okul binası, 1936’a kadar okul, 1964’e kadar ise Kolordu Karargâhı olarak kullanılmış. 1964’te asıl binanın askeri müze olarak kullanımına karar verilmiş ve Mimar Prof. Dr. Nezih Eldem tarafından 1966’da başlayan restorasyonla 199’de bitirilmiş. Müzede kültürel, askeri varlıklar olarak kabul edilebilecek 55.000 tarihi malzeme bulunuyor.
İlk yayınını 6 Mayıs 1927 günü Sirkeci’de bulunan Büyük Postane Binası’nın bodrum katında yapan İstanbul Radyosu bugünkü yerine 19 Kasım 1949’da taşınmış. Tasarımını Doğan Erginbaş, Ömer Güney ve İsmail Utkular tarafından yapılan bina Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından hizmete açılmış. Yapı, Erken Cumhuriyet dönemi mimarlığın simgelerinden biri. Dört katlı binanın zemin katı ve birinci katında stüdyolar, plak ve film alma üniteleri, program servis büroları diğer katlarında ise ana kumanda ve kontrol daireleri, teknik ve İdari servis büroları var.
El Irak Apartmanı sonradan eklenmiş bir katla birlikte toplam 7 katlı. Yapının cephelerinde Art Nouveau üslubu görülmekte. 1953 yılında, seramik sanatçısı Füreya Koral’ın bu apartmanda bir daireyi atölye olarak kullandığı biliniyor.
Şişli’den Harbiye’ye yürürken hiç bilmediğim yıllardan bir sürü insan ve kısacık öyküleri çıktı karşıma. Bu öykülerin hemen hepsi de Rum, Ermeni ve Levantenler’den oluşan ve o dönemin İstanbul’unun ‘azınlık’ kaymak tabakasına aitti.
Bunlardan biri smokinci Levon Kordonciyan (reklam değildir) Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kıyafetlerini diken bir usta. Mustafa Kemal Atatürk, kıyafet devrimi yapmadan önce 6 terziyi seçerek Paris’e gönderir. Bu kişiler, Türkiye Cumhuriyet’inin çağdaş kıyafetlerinin eğitimini alırlar. Bu terzilerin içerisinde Levon Kordonciyan da bulunmakta. 7 sene E. J. Malle Akademisi’nde eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a döner. Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, o devrin mebuslarına, bürokrat ve iş insanlarına smokin ve takım elbiseler dikmeye başlar. Bu arada da gönül borcu ödemek için, Anadolu insanına bu kıyafetleri giydirecek terzilere hiçbir ücret talep etmeden eğitim verir.
Levon Kordonciyan’ın mesleğini, şimdilerde kendisiyle aynı ismi taşıyan torununun çocuğu Levon Kordonciyan Harbiye’de sürdürüyor. İstanbul’dan tüm dünyaya hizmet veren Levon Kordonciyan’ın diktiği frak ve smokinler, Beyaz Saray’dan Hollywood’a kadar tüm dünyada tanınıyor.
1928 yılında inşa edilen Pangaltı Palas, 6 kattan oluşmakta. Art Nouveau üslubuyla inşa edilmiş. Cephesinde, bitkisel ve geometrik motifli kabartmalar yer almakta.
Fransız Dame de Sion okulunun arkasında Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nin avlusunda bulunan Saint Esprit Kilisesi. 1846 yılında Monsenyör Hillereau tarafından yaptırılan o dönem yerleşimin çok az olduğu, şehir merkezinden uzak olarak kabul edilen arazi üzerinde inşa edilmiş. Vatikan Elçiliğine yakınlığından dolayı, şehirdeki en büyük Katolik Kilisesi olmadığı halde İstanbul’daki katedraldir. Kilise, bulunduğu bölgede inşa edilen ilk yapılar arasındadır. Tarihsel süreçte birçok kez yenilenen kilisenin ilk tasarımı ünlü mimar Gaspare Fossati’ye ait. 1922 yılında kiliseye İtalya’da üretilen üç yeni çan getirilmiş. Kilisenin iç mekânındaki tüm resimler Peder Antoine Marovitch tarafından yenilenmiş. Kilisenin avlusunda Papa XV. Benedictus’un heykeli bulunmakta. Papa, sol elinde adil barışı simgeleyen bir kâğıt rulosu tutar, sağ eli ise kutsama için hafif havaya kaldırılmış. Heykel heykeltraş Ouattrini tarafından tasarlanmış. Yapının bulunduğu alanın altında, kilisenin kurucusu Monsenyör Hillereau, Notre Dame De Sion rahibeleri gibi Hristiyan dininde önemli kişilerin yer altı mezarları yer almakta.
Sultan Abdülaziz’in Paris seyahatinde sipariş ettiği heykeller arasında olan geyik heykeli bugün Divan Oteli önünde duruyor. Geyik heykeli 1954 yılında Moda’daki Mahmut Muhtar Paşa köşkündeki açık artırmada satın alınmış.
Emirgan’daki Sabancı Müzesi önünde yer alan ve köşke adını veren “At” ile Divan’ın önündeki “Geyik” heykellerinin bir de rekabet hikayesi varmış. Hacı Ömer Sabancı ile Vehbi Koç, Anadolu yakasında Ahmet Muhtar Paşa’nın köşkünün bahçesinde bulunan ve satışa çıkarılan geyik ile at heykelleri için açık artırmaya katılırlar. Vehbi Bey, Sabancı’ya, “Ben geyik heykelini istiyorum, sen de atı al ama sakın fiyat yükseltme” der. Fakat, işler karışır ve anlaşma bozulur. Çünkü, ikisi de artırmayı hırsa bindirir. Geyik heykeli için Sabancı, sürekli fiyat artırınca Vehbi Bey, heykeli çok pahalıya alır.
Divan Otel’in biraz ilerisinde yükselen su terazisi ise Bahçeköy’deki bentlerden Taksim’e kadar uzanan su yoluna ait. Padişah I. Mahmud’un emriyle Taksim su yolları hattı yapılmış. Taksim coğrafi olarak yüksek bir konumunda bulunduğundan Taksim Su Terazisinin burada yapılmasına sebep olmuş. Günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış.
1719’da Fransız hasta denizciler için Elmadağ’da ahşap barakalardan mütevazı bir hastane olarak Pastör (Pasteur) Hastanesi yapılmış. Daha sonra Fransız Veba Hastanesi adını alan hastanenin arsasını II. Abdülhamid, Fransızlara bağışlamış. 1896 yılında baraka yıkılıp bugünkü bina inşa edilmiş. Konforlu odaları ve zamanının en modern teknolojisiyle önemli sağlık merkezleri arasında sayılan hastane, 1925’te Fransız Pasteur Hastanesi adını almış.
Ünlü mimar Charles Garnier’e inşa ettirilen ve veba salgınını önlemede yardımı dokunan Pasteur’ün adı verilen Hyatt Regency Oteli’nin bitişiğindeki bina Cumhuriyet’ten sonra Sağlık Bakanlığı’na geçse de 1991’de faaliyetine son verilen hastane, arsası ve kilisesiyle birlikte Fransa’nın İstanbul Başkonsolosluğu tarafından Tekfen Grubu’na satılmış.
Mekteb-i Tıbbıye-yi Şahane ilk defa Galatasaray Lisesi’nin bulunduğu yerde inşa edilen ahşap bir binada hizmet vermeye başlamış ancak ihtiyaçları karşılayamayınca İngiliz Konsolosluğu’nu da yapan İngiliz mimar Williams James Smith tarafından Taşkışla binası tasarlanmış. 24 Şubat 1847’de Sultan Abdülmecid tarafından temel atma töreni gerçekleştirilen binanın inşaatı sürerken 1849’da yapının kışlaya dönüştürülmesine karar verilmiş. 1853-56 yıllarında arasında geçen Kırım savaşı sırasında, Fransız askerlerin tedavileri için hastaneye dönüştürülen bina Sultan Abdülaziz döneminde yeniden kışla olarak kullanılmış. 1944 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’ne devredilen yapı, Prof. Paul Bonatz ve Ord. Prof. Emin Onat tarafından restore edilerek Mimarlık Fakültesi, İnşaat Fakültesi ve Rektörlük merkez binası olarak kullanılmaya başlanmış.
Cumhuriyet Caddesi ile Elmadağ Caddesi’nin birleşim noktasında konumlanmış, Divan Otel’in karşısında eskiden burada bulunan Ermeni mezarlığının adını taşıyan Surp Agop Apartmanı ve Ermeni Surp Agop Hastanesi, 1906 yılında mimar Anna ve Harutyun Çamçıyan tarafından yapılmış. Art Nouveau üslubu ile inşa edilen bina bodrum kat, zemin kat ve beş normal kattan oluşmakta. Cumbalarında bitkisel motifli taş kabartmalar yer almakta. Tarihi süreçte burası, vakıf binası, konsolosluk binası, depo, hastane gibi birçok farklı işlevde kullanılmış. Apartmanın giriş holü duvarındaki kitabede; ‘Anna ve Harutyun Çamçıyan’a bina yapımındaki yardımları için teşekkür; Diruhiyo Yağlıkçıyan ve Hovhannes Allahverdiyan’ın yardımları ile 1906 yazmakta.
Cumhuriyet Caddesi’nden Elmadağ Caddesi’ne inildiğinde Arif Paşa Apartmanı’na varıyoruz. Burası İstanbul’da dört büyük apartman ve Moda’da köşkü olan, Osmanlı’nın son saray doktoru Sarıcazade Arif Paşa tarafından yaptırılmış. 800 metrekarelik, Cenova mimari tarzındaki binada 36 daire ve dükkân, büyük bir avlu var. Yapılma amacı ise oldukça ilginç: saraydan ayrılmak zorunda kalan kişilerin, aynı hayatı devam etmelerine imkân sağlamak. Bu nedenle, oldukça yüksek tavanlı daireler. Evin tüm odaları ortada bulunan salona açılıyor. Kendisi de ünlü bir sanatçı olan burada halen yasayan arkadaşım, eskiden avlusunda komşular, masalar etrafında oturup, sohbetler ettiklerinden bahsetti. Apartmanda ünlü seramik sanatçısı Füreya Koral evi ve atölyesi, Pınar Kur ve annesi İsmet Kür de orada yaşamış. Birçok kere misafir olduğum bu binadan hayranlıkla tekrar ayrıldım.
Arif Paşa Apartmanı’nı geçip sağa döndüğümüzde Papa Roncalli sokağa saparız.
Orduevi’nin karşısına düşen Cebel Topu Sokağı’na girip Ölçek sokağına sapınca Vatikan Elçiliği’ne geliyoruz. “Türk papa” olarak adlandırılan Angelo Giuseppe Roncalli 1958-1963 yılları arasında papalık makamında bulunmuş, Türkiye-Vatikan ilişkileri açısından önemli bir kişilikmiş. Zira papa olmadan önce, 1935’ten 1944’e kadar Papalık Temsilcisi olarak İstanbul’da görev yapmış. Katolik ibadetlerinde ilk kez Türkçe kullanılması, Türk siyasetçi ve bürokratları ile kurduğu ilişkiler, Avrupa’dan Nazilerden kaçan birçok Yahudi’ye yardım etmesi onun Türkiye’deki günlerindeki önemli faaliyetleri arasındadır.
Bu sokağa yıllar sonra kendisinin ismi verilmiş. Türkiye’deki zamanının çoğunluğunu Ölçek Sokak’taki bu mekânda geçirmiş. Bu esnada kaldığı binanın ve buradaki şapelin durumu oldukça kotu olduğundan zaman içerisinde şapeli elden geçirip, kütüphane ve arşivi tekrar düzenleyip İstanbul’da geçirdiği yaklaşık on yıllık dönemi burada tamamlamış.
Artigiana Yaşlılar Evi, diğer adıyla Artigiana Düşkünler Evi, 16 Mart 1838 tarihinde İtalyan asıllı Giacomo Anderlich tarafından kimsesiz çocuklara ve muhtaç yaşlı kimselere yardım etmek amacıyla kurulmuş. Artigiana’da yaşamak, huzur, konfor, güven, sevgi içinde ihtiyarlamadan yaşlanmak demek. Sanatkârlar yurdu anlamına gelen kuruma, Sultan Abdülmecit, Sultan Abdülaziz, Avusturya İmparatoriçesi, Arşidük François Charles, Arşidük Maximilien, Bavyera Başpiskoposu gibi önemli kişilerin yardım ettiği bilinmekte.
Papa Roncalli Sokak No: 128’de Agos Gazetesi ve Hrant Dink Vakfı’nın çalışmalarını sürdürdüğü Anarad Hığutyun Binası uzun yıllar boyunca Pangaltı Anarad Hığutyun Okulu’na ev sahipliği yapmış. Anarad Hığutyun bir rahibeler tarikatının adıdır. Anlamı, lekesiz gebe kalmaktır. Ermeni Katolik toplumunda özellikle yoksul ailelerin kız çocuklarının kendilerini dinî hayata adamaları ve eğitimlerinin sağlanması amacıyla, 1840’ta kurulmuş.
1996’da Hrant Dink ve bir grup arkadaşı tarafından, Türkiyeli Ermenilerin sorunlarını kamuoyuna anlatmak amacıyla Agos gazetesini kuruldu. Cumhuriyet döneminin Türkçe-Ermenice olarak yayımlanan ilk gazetesidir.
Artık dönüş vakti; Taksim’e geri dönerek Surp Agop Akaretleri (Sıra Evleri) görüp geziyi sonlandırıyoruz. Fransa’da okumuş Osmanlı döneminin Ermeni mimarlarından Aram Tahtacıyan tasarlamış. Çünkü Elmadağ Surp Agop Hastanesi Vakfı’na gelir sağlamak istemiş. Daha sonra bu evler hastanede kalan, yaşayan bazı yoksul insanların da yaşam yeri olmuş. Şu an yeniden canlandırılmak üzere inşaat halinde.
Her semtin, sokağın, binanın bir hikâyesi var. Ama yerlere öylesine alışırız ki görmeden geçeriz ve hikayesi kimsenin aklına bile gelmez.
Ve böylece, her gün yanından geçip gittiğimiz sokaklar, binalar ve semtler, anlatılmamış hikâyeleriyle sessizce yaşamaya devam eder. Oysa biraz durup baksak, her köşede geçmişin izlerini, anıların fısıltılarını duyabiliriz. Çünkü her yerin bir ruhu, her taşın bir hatırası vardır - görmesini bilen gözler için.
Bu gezimde de mekanların tarihleri, eserlerin anlamı, sokakların, binaların mimari özellikleri, yerel halkın hikayeleri, yaşam tarzları, ve lezzet durakları tavsiyeleri için okuduğum, yararlandığım kaynaklar:
İstanbul Nasıl Gezilir- Haldun Hürel
İstanbul Gezi Rehberi-Murat Belge
Taşların Dilinden İstanbul-Sami Bayraktar
Strolling Through İstanbul-Hilary Summer-Boyd & John Freely
Haritalarla İstanbul Gezi Rehberi-İBB yayınları
Tarihi Yarımada-Tayfun Nasuhbeyoğlu
Turan Akıncı
Arpa Boyu Yol
Mustafa Cambaz
Kültür Envanteri
Tarihi Mekanlar Kişisel Ansiklopedi- Erol Şaşmaz
Worldpress
Manifold.press-İpek Yürekli
Türkiye’nin Tarihi Eserleri
apartmandeyipgecme
HerUmutBirOrtakArar
Tarihi_Istanbul
limitedistanbul
kaybolantarihinpesinde
Türkiye Mimarisi
İstanbul’u böylesine güzel anlattıkları için teşekkür ederim.
Emeğe saygı önemli
Tavsiye ettiğim yerlerle bir iş birliğim veya reklamım yok.