Çeşme - Alaçatı
Çesme'ye Alaçatı'ya windsurf 'e hoşgeldiniz... Dünyanın en ünlü sörf merkezlerinin arasında sayılır Alaçatı. Denizinin sığ bir yapıya sahip olması ve yıl boyu rüzgarın genellikle kuzeyden esmesi, rüzgar şiddeti onu özel yerlerden biri yapmıştır. Rüzgarın soldan, yani meltem olarak esmesi ve şiddetli rüzgarda dahi düzenli dalgaların oluşması, akıntının da rüzgar ile aynı yönde olması sörf yapanlara kolaylık sağlamaktadır. Windsurf tahta üzerinde dengede durarak ve yelkeni doğru kullanarak yapılır. Deniz üzerinde rüzgarın gücüyle ilerlenir. Çocukların hem bedensel hem de zihinsel gelişimlerine katkı sağlaması ve artık Derin'in de sorf yaşının gelmiş olması ile Bora Kozanoğlu sörf okuluna geldik... Burası benim ve eşimin de yıllarca sörf yaptığı bir yer. Eskiden Bora Kozanoğlu ve Giray Hoca idi okulun adı. Artik ayrılar. Burası 1994 yılında Alaçatı sörf koyunda gençliğe sörf öğretiyor.
Sörften sonra otelimize yerleşmeye gittik... Burasının kendi plaji olması ve Alaçatı'ya 5 km olmasından dolayı tercihimiz oldu. Şifne Termal Otel, Şifne körfezinde yer almakta ve denize sıfır konumu ayrıca sahip olduğu termal havuzları ile hem sağlık hem de tatil yapmak isteyenler için uygun bir yer. Otelin bir kısmı yenilenmekte olmasına rağmen eski bir otel ancak denizi çok güzel. Biz akşamları Çeşme ve Alaçatı'da değişik mekanlarda yemek istediğimizden oda & kahvaltı seçtik. KapliIa olayIna iyi daldık. Denizden çıkıp 36 derecelik termal havuza girmek inanılmaz rahatlatıcıydı. Öyle sıcak açık havada yaz günü 36 derecelik havuza girmeyi deneyin... Bir deneyin, çıkmak istemeyeceksiniz. Bu havuzun suyu Romatizma, raşitizm, kadın hastalıkları ve idrar yolları, mide, bağırsak, egzama, kan çıbanı gibi deri hastalıklarına iyi geliyormuş.
İlk gecemiz geleneksel, her geldiğimizde uğradığımız Topçuoğlu'nda çöp şiş oldu. Biz İstanbul'luların buralara gelince aklımıza nedense hep çöp şiş yemek gelir. Burada ilk kez çöp şiş yediğimde en çok yumuşak olmasını ve yanındaki soğanı sevmiştim. O yıldan bu yana mekan daha lüks oldu ve fiyatları da bayağı arttı. Biz İstanbul'lular burayıda bozduk. İlk tavsiyem incecik doğranarak Kaşık Salatası. Zaten masaya siz oturur oturmaz gelen acılı ezme, turşu ve roka ile birlikte harika gidiyor. Yeşillik deyince bu bölgedekilerin tadı başka oluyor nedense. Çöp şiş ilk kez yediğim günden bu yana tadının biraz değiştiğini kabul etmek zorundayım. Ama yine de ortalamanın çok üstünde bir lezzet. Yanında verilen kızarmış soğan eskiden bol bol servis edilirdi şimdi minicik tabaklarda. Yemeğin sonunda gelen hesap burada tarifenin biraz değiştiğini gösterdi. Gerçi ilk yılları hariç Topçu hiç ucuz bir yer olmadı ama içkisiz bir masada meşrubat bile olmadan adam başı .... TL ayıp dedirtti. Gene de buranın simgesi haline gelmeyi başaran Topçu nostalji yaşamak için hala gidilecek bir yer.
Yemekten sonra Alacatı'ya uğradık. Hem bir şeyler içelim hem de biraz turlayalım istedik. Rumlar Döneminden kalan Alaçatı’ya özgü tarihi taş evleri, evlerin penceresinden sarkan rengarenk çiçekleri, lavanta kokan dar sokakları, arnavut kaldırımları ve serin havası ile harika, bol fotoğraf çekeceğiniz güzellikte bir yer. Alaçatı çeşitli restoranlar, butik kafeler, lüks oteller ve gece mekanları ile ışıl ışıl bir yer.
Bugün öğlene kadar sörften sonra biraz da size Çeşme'yi gezdireyim istedim. Çeşme'nin en önemli yeri Çesme Kalesi. İlçe merkezindeki Cumhuriyet Meydanı’na yakın konumda yer alan Çeşme Kalesi, 2. Bayezid’in tahtta olduğu 1508 yılında inşa edilmiş. Sizi ana kapısının önündeki Kaptan-ı Derya Hasan Paşa heykeli karşılamaktadır. Kalenin içindeki müzede Erythrai Antik Kenti'nden getirilen tarihi eserler sergileniyor. Müze3 kartı geçerlidir.
Çeşme Arkeoloji Müzesi. Çeşme'nin tarihini içinde barındıran bu müze Çeşme Kalesi'nde bulunmaktadır. Çeşme’de yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda elde edilen buluntuların sergilendiği müzede arkeolojik ve etnografik eserler sergilenmektedir.
Ayrıca Çeşme’de bulunan Osmanlı döneminden kalan, günümüzde eğlence mekanları, alışveriş merkezleri ve otel olarak kullanılan tarihi Kervansaray'ı da görmenizi tavsiye ederim. Burası şimdi otel. Birkaç kez kaldım. Şehir içinde ve otoparkı mevcut. 1528 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Kervansaray iki katlıdır.
Buradan çıktıktan sonra Çesme çarşısında bulunan tarihi Rumeli Pastanesi'nde sakızlı dondurma, sakızlı kurabiye ve sakız reçeli, sakızlı muhallebi ve kahvesini tatmadan olmaz. Sakız ağaci 6000 yıl önce ilk kez Çeşme'de bulunmuştur. Bu ağaçlardan lezzetli aromasıyla sakız reçeli ve eşsiz sakız rakısı yapılır. Sakız mutfaklarda kullanımının yanı sıra ilaç ve boya üretiminde de kullanılır. Eski Yunan doktorları, sakızdan kuduza, yılan sokmalarına, mide rahatsızlıklarına, bağırsak ve akciğer hastalıklarına karşı çeşitli ilaçlar yaparlardı. X. yüzyıldan sonra, sakızın ünü, Sakız Adası'nı aşarak yayılmış ve dünyada meşhur olmuştur.
Çeşme plajları ile ünlüdür... Denize girilecek yerler Ilıca, iki kilometrelik uzunluğu, geniş ve beyaz kumlu plajları, sığ denizi, denizin içinden kaynayan sıcak termal suyu ile çocuklu ailerin en fazla tercih ettiği yer... Burada her yer halk plajı. Boyalı Koyu 5 kilometre uzunluğunda, çok güzel plajlara sahip olan bir koydur. Kuzey rüzgârlarına kapalı en sakin plajı ise “Sakin Deniz” olarak bilinen Ayayorgi Plajı Çeşme merkeze 1 kilometre mesafede yer alır. Burada Türkiye'nin en güzel beach clupları mevcut. Çeşme’nin güney ve güneybatısında en soğuk deniz suyunun olduğu Çiftlikköy’de, yörenin en önemli plajları olan Pırlanta ve Altınkum yer alıyor.
Öğlen İştah kabartan Çeşme kumrusu Kumrucu Şevki ve Kumrucu Hikmet'te yemeğe gittik. Nohut mayalı susamlı ekmeğe sucuk, domates ve tulum peyniri, ev yapımı salatalık turşusu-ayran üçlemesi ile öğlen arası atıştırması olarak en doğru tercih.
Akşam yemeğimizi Dost Pide pidenin babasında yedik... Ilıca'da bir fenomen... 1974 yılında iki personel ve beş masayla başlayıp tek bir mekanda marka olan bir yer. Her zamanki gibi çıtır çıtır pidemizi ve cevizli kaşık salatamız harikaydı... Personel hem çok saygılı hem de çok hızlı. Elimi kaldırmadan koşup geliyorlar. Kurulduğu günden beri aynı noktada ve "Çeşme'nin Lezzet Durağı" olarak 40'ıncı yılını kutlamaya hazırlanıyor. Mehmet Yaşin ve Vedat Milor mekanı ziyaret etmiş ve program yapmış. Bunun yanında pek çok televizyon ve gazete tarafından da Dost Pide&Pizza'dan bahsedilmiştir.
Bu akşamda yemeğimizi Alacati'da yazları geçiren bir arkadaşımızın tavsiyesi ile Fethi'nin Yeri Adabalık da yedik... Henüz marka olmamış ve Alacatı fiyatina ulaşmamış salaş bir yer oldugunu bilerek gittik. O ne elimizi, kolumuzu sallayarak gittik... Rezervasyonunuz var mı dediler? Yer yok... Meğer çok popülermiş... Zar zor bir masa ayarladılar... Nasıl yani? Plastik sandalye, masa, kum üzerinde atılmış mekana bile rezarvasyon mı gerekiyor? Vay ülkem vay... Gerçekten mezeleri cok başarılı.. Zaten mekanın en vurucu noktası ise bulunduğu yer... Kumsalda denizin kenarına atılmış masalar bildiğin kumda. Garsonlar, aşçılar vs komple tek aileden... Şifne’nin biraz ilerisinde, Germiyan Yalısı’nda yer alıyor. Şifne’yi geçtikten 2-3 km sonra solda bir cami göreceksiniz, camiden sonra çiçekçinin yanından girin ve yolu takip edin. Biraz bozuk olan bu yolun sonuna geldiğinizde karşınızda. Denenmesini önereceklerim; kalamar tava, ahtapot ızgara, sıcak ot, tereyağlı karides, deniz mahsullü börek, deniz mahsullü pazı dolması, börülce, şevketi bostan... Yalnız bu salaş yere Lacivert gibi hesap ödeniyor bilesiniz...
Peki durum böyle olunca da niye Alacatı''ya geleyim ki? Sörf cenneti olan dünyada eşi olmayan bu yerin her tarafı büyük oteller, yazlıklar ve beach cluplar ile çevrili... Tabii bir süre sonra bunlar rüzgarı kesecek, altyapı yetersiz olduğundan denizi kirletecek. Eskiden sörf için gelen yabancı turistler artık yok. Gelen kitle içmek, taşkınlık yapmayı tatil sanıyor. Çevrede yatanlar, etrafı kirletenler, cam içki şişeleri ile çocukların ayaklarının kesilmesi, sigara izmaritleri atıp okulların yanmasına sebep olmaya kadar her şey mevcut. Birde iğne atsan yere değmez tarzında serseri kalabalık... Fiyatlar nereye gitseniz İstanbul Nişantaşı, Etiler fiyatında. Salaş, bakir diye oranın yerlisinin tavsiyesi ile gittiğimiz kum üstünde plastik masalı işletmede bile rezervasyonsunuz yer bulamıyorsunuz ve iki yetişkin üç kişilik aile olarak ödediğimiz hesap 420TL... Yuh dedim... Thasos'da Çeşme’deki restoranların 4’te biri fiyatına, iki katı porsiyonlarla iki değil, dört kişi doyabiliyor. Thassos’ta daha iri ve büyük kalamarı en fazla 10 Euro’ya yiyebilirsiniz. Alaçatı’da kalamar 45 ile 70 TL arasında fiyatlara yeniliyor... Yunanistan’ın da Mykonos ve Santorini gibi daha pahalı adaları var mesela ama oralar bile Alaçatı’dan ucuz. Ve fiyat-kalite ilişkisi tartışılmaz. Zaten Alaçatı’da sadece restoranda değil, büfeden tost aldığımızda da kazıklanıyorsunuz... Alaçatıda, biraya bile 15-25 TL veriyorsunuz. Yunan adalarında nerede gitseniz 3.5 Euro’ya içiyoruz. Bir de plajlar var tabii... Yunan adalarında tüm plajlara elimizi kolumuzu sallayarak giriyoruz. Alaçatı’daki plajlar, girişte en az 50 TL verip üstüne iki bira içmeye kalksak 30-40 TL daha ödememiz gerekiyor... Thassos’ta hala onlarca el değmemiş koy var. Çeşme’de işletmelerin işgal etmediği bir koy kaldı mı? Hal böyle olunca Niye Alaçatı'ya geleyim... Niye Alaçatı'da kazıklanayayım?