Nigar'ın 1. Günü
Bir tarafında apartmanlar, bir tarafında cıvıl cıvıl renkleriyle küçücük bahçeler içinde minicik evler, gecekonduların olduğu İstanbul’un karmakarışık mahallelerinden birindeyiz. Türlü hikayeler vardır bu sokaklarda. İşte bu hikayelerden birini anlatacağız size. Nigar’ın hikayesini. Merak ediyorsanız buyurun…
Ah Nigar ah! Kader ona öyle bir vurmuş ki zamanında, 35 yaşına geldiği halde bir türlü doğrulamamış. Ama sanmayın ki, bu Nigar’ın neşesinden bir şeyler götürmüş. Hayır, Nigar aynı Nigar. Her olan bitende gülecek bir şey bulan, dertler üst üste bindikçe bile çevresine umut saçan Nigar. Yatalak anası ve iki yeğeni ile küçücük kutu gibi evinde yaşar. Tertemizdir evi. Bahçesi çiçek doludur. Hayat zordur, üç boğazı doyurmak daha da zordur. Nigar’ın omuzlarındaki yükü hafifletecek kimsesi yoktur. O yüzden çalışır da çalışır Nigar. Sorgulamaz neden böyle oldu, benim suçum neydi diye. Onun tek derdi yeğenlerini güzelce okutup adam etmektir. Kimseye muhtaç olmamalarını sağlamaktır.
Yine sıradan bir gün başlamıştır. Sinan ve Lale kahvaltı masasındalar. Babaanne Leyla hanım, yatalak olduğu için masada değil sedirin üstünde yemiştir yemeğini. Sevecen gözlerle torunlarına bakmaktadır. Nigar’ın sesi duyulur içeriden.
NİGAR- Sallanmayın çocuklar! Hade! Okula geç kalacaksınız! Daha yıllar var okulunuzun bitmesine, acele edin! Sabrım bitiyor, ömür geçiyor!
SİNAN- Şşşt, bir dilim daha sürsene…
LALE- Elin ayağın tutmuyor mu? Kendin sür! Hasta…
SİNAN- Bi çakarım görürsün..Nigar içeriden gelir, bir yandan eteğinin fermuarını çekerken bir yandan da ağzındaki lokmayı yutmaya çalışmaktadır.
NİGAR- Hööt! Kim kime çakıyor? Burada sadece ben çakarım…
LALE- Hala şuna bir şey de ya!
NİGAR- Bi şey… Sinan güler.
LALE- Halaaa!
NİGAR- Bana bak Sinan, bu kızı ben sana hizmetçi olsun diye yetiştirmedim! Kendin sür! Hoş seni de böyle onu bunu köle yap diye yetiştirmedim ya!
SİNAN- Amaan, başladık yine!
NİGAR- Evet başladık, birazdan reklamlara gireceğiz, çabuk yiyin de masayı toplayalım! Geç kalıyoruz!
SİNAN- Hizmetçilik ayıp bir şey mi?
NİGAR- Ayıp değil ama ağııır bir şey canım! Bana mı anlatıyorsun? Bunun için adam olup okuyun ki hizmetçi olmak zorunda kalmayın. Nigar söylenerek annesinin yanına gider.
NİGAR- Bitirdin mi anacığım? Bir çay daha vereyim mi?
LEYLA- Yok kızım ellerine sağlık… Yeter…
NİGAR- Öğlene fasulye pişirdim, Selma gelir yedirir sana…
LEYLA- Sağol kızım… Hadi sen geç kalma…
NİGAR- Benim huysuzun gözü yollardadır şimdi… Hadi hadi toparlanın… Lale sen de şu saçlarını topla be kızım, ne bu saçaklı saçaklı…
LALE- Aman be hala, alt tarafı okula gidiyorum, düğüne mi?
NİGAR- Seni düğünde de gördük kızım… Yine böyleydi saçların…
SİNAN- Bırak şunu hala ya, yaşayan ölü, ruhsuz salak…
LALE- Sensin salak!
NİGAR- Kalkın be! Çocuklar refleksle fırlarlar, herkes masadan bir şey alır götürür. Sinan halasının yanına sokulur.
SİNAN- Hala biraz para versene… Nigar arkasını yarı dönerek sütyeninden para çıkarır…
NİGAR- Al idare et… Lale sen de şunu al kızım…
LALE- Yok hala bana lazım değil… Sinan, Nigar'ın Lale'ye uzattığı parayı anında kapar.
SİNAN- Ama bana lazım…
NİGAR- Oğlum verdim ya sana?
SİNAN- Kitap almam lazım hala, kusura bakma… Sinan fırlar çıkar. Nigar arkasından terlik fırlatır ama isabet etttiremez.
NİGAR- İt oğlu it! Tövbe tövbe!
ARKASI YARIN...
Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.