3197

Nigar'ın 65. Günü

Nigar mahalleye yaklaşırken ayakları geri geri gidiyordu. Bu gece annesine her şeyi anlatacaktı ama tepkisinden çok korkuyordu. Yorgunluktan her yeri ağrıyordu. O sırada telefonu çaldı. Arayan Ferit idi. Bir süre baktı ekrana. Sonra kararlı bir şekilde açtı.

NİGAR- Ne istiyorsun Ferit? Neden arıyorsun beni?

FERİT- Sakin ol Nigar, sadece dinle, cevap verme. Bak benim Keriman’dan ayrılmamın seninle bir ilgisi yok. Yani tabii ki var ama sen olmasan da bu kararı alacaktım zaten. Artık yalanlarla yaşamak istemiyorum anlıyor musun beni? Senden tek ricam, ne Keriman’ı, ne ailelerimizi bu işe karıştırmadan düşünmen.

NİGAR- Düşünecek bir şey yok Ferit.

FERİT- Lütfen izin ver lafımı tamamlayayım. Geçen bunca seneye rağmen ne sen ne de ben birbirimizi unutamadık. Bunun kıymetini bilelim lütfen. Bize bir şans tanı. Seni hiçbir şey için zorlamayacağım sadece ama sadece ara sıra buluşalım ve birbirimize ayrı geçirdiğimiz zamanları anlatalım uzun uzun. Yaralarımızı saralım. Ruhumuzu iyileştirelim. Her şeyi ama her şeyi zamana bırakalım. Lütfen Nigar, ne olursun bir düşün bunu.

NİGAR- Ferit arama artık beni.

FERİT- Yapma şunu Nigar! Hemen itiraz etme. Sen ne zaman hazırım dersen ben orada olacağım. Sadece iki arkadaş gibi buluşalım ve dertleşelim. Ne olursun düşün bunu. Çok öpüyorum, hoşcakal.

Ferit telefonu kapattı. Nigar elinde telefon kalakaldı. Yüzüne ateş bastı. Yürümeye başladı.

-o-

Akşam sofrada çocuklar neşe içindeydiler. Nigar onları izlerken kulaklarında sadece Ferit’in sözleri yankılanıyordu. Elinde olmadan gülümsüyordu. Bir ara ona bir şey söylediklerini anladı ve dalgınlığından sıyrıldı.

SİNAN- Hala bak ne diyor bu cadı ya!

NİGAR- Ne diyor?

SİNAN- Benim boyum kısaymış!

NİGAR- İlahi Sinan. Derdin bu olsun.

LALE- Yalan mı hala? Arkadaşlarının hepsi ondan uzun.

SİNAN- Hadi len!

NİGAR- Doğru konuş patlatmayım terliği ağzına.

Hepsi gülmeye başlar. Nigar annesiyle göz göze gelir. Leyla gülümseyerek bakıyordu.

-o-

Çocuklar uyuduktan sonra Nigar annesini yıkamış, sevgiyle saçını taramaktaydı. İkisi de loş ışıkta suskundu.

NİGAR- Çay yapayım mı anne? İçer misin?

LEYLA- Boş ver şimdi çayı. Hadi çocuklar uyumuşken anlat bana. Geceleri nereye gidiyorsun?

NİGAR- İnan ki çalışıyorum.

LEYLA- Nerede? Yine yaşlı hasta masalını anlatma bana. Öyle olsa her gece gitmen lazım.

Nigar içinden “iyi ki arkasında oturuyorum” diye düşündü.

NİGAR- Anne… ben…

LEYLA- Söyle hadi.

NİGAR- Anne ben Hamza’nın pavyonunda şarkı söylüyorum.