1766

Orhan Pamuk'un Anahtarı

Orhan Pamuk ile aramda bir hukuk vardır. Tanıyorum, ona Orhan diyorum sanmayın.
Aramızdaki hukuk şundan ibaret:
Yazar-okuyucu hukuku ve hayatımın Cihangir'de yaşadığım bir döneminde onun Kırmızı Wolkswagen arabası ile uyanmam.
Orhan Pamuk arabasını evimin önüne park eder, arabanın o bilindik sesinden onun geldiğini anlar, uykumun arasında 'Orhan geldi' derdim. Hatta bir keresinde bu cümleyi uyku sersemi yüksek sesle söylediğimde erkek arkadaşım benzer bir uyku sersemliği ile "Orhan kim?" demişti.
"Orhan, Orhan Pamuk"
"Niye geldi?"
"Yaa uyu işte, hep geliyor."
Arkadaşlarıma evimi şöyle gösterirdim. "Bak bu Orhan Pamuk'un arabası bu da benim evim"
Sonra oradan taşındım.
Ancak bu sefer de Orhan Pamuk'un çok sevdiği semtteydim ve aramızdaki hukuk devam ediyordu. Onun çok sevdiği, kitaplarına konu ettiği marketi ben hiç sevmiyor ve o yerin önünden her geçtiğimde, 'Orhan Pamuk buranın neresini seviyor' diye düşünüyordum.
Geçtiğmiz yıl da Masumiyet Müzesi kitapçılarda yerini aldığında, hayatımın berbat bir döneminden geçiyordum.
Kitabı görür görmez, eski sevdiğim bir dostu uzun bir yolculuktan döndüğünde görmüş gibi sevindim. Bana anlatacakları vardı ve ben de böylece onun güzelim anlatacaklarına dalıp kendimi en azından bir süreliğine unutabilirdim.
Remzi Kitabevi'ne neşeyle girdim.
Elime kitabı aldım, sayfaları çevirdim ve ilk satırı okuduğumda içime derin bir acı oturdu daha da fenası ağlamaya başladım. İnsanlar ağladığımı görmeden oradan nasıl çıkacağımı, katıla katıla ağlamaya geçmeden kendimi dışarı nasıl atabileceğimi bilmiyordum.
O ilk cümle acımı beş kelimeyle anlatıyordu. Sade. Yalın. Dolaysız. Özet. Kısaca.
Kitabı kapattım, dışarı çıktım, ilk geçen taksiye binip koşarak eve geldim. Ağladım.
Kitabı da okuyamadım.
Ta ki geçen haftaya kadar.
Artık o acıyla başedebilecek hale gelmiştim. Acı geçmemişti ben o acıyla başedebilecek duruma gelmiştim.
Kitabı okudum. Elimden hiç bırakmadan.
Yazdığı kelimeleri kafamın içinde plan plan gördüğüm, onun yazdığı ve benim izlediğim filmi seyretttiğim için onun bunu başarmakta ki maharetine hayran kaldım.
Kitap bitti ve ben bir yerde takılı kaldım.
Annesinin Kemal'e, sürgüne yolladığı eşyaları koyduğu evin anahtarını verdiği bölüm.
Bu başka bir Orhan Pamuk kitabında daha vardı.
Annenin oğluna bir başka evin anahtarını vermesi.
Araştırmalarıma İstanbul kitabından başladım. Doğru karar. Kitabı baştan, ortadan, gözümü kapatarak haydi şansıma bölümünden seçerek okudum, taradım.
Vee buldum!
Resim ve Aile Mutluluğu adlı bölümde, Orhan Pamuk'a annesi resim yapması için Cihangir'de eski eşyaların durduğu evin anahtarını veriyor.
Orhan Pamuk'un arabasını park ederken beni uyandırdığı ev.
İşte böyle, Orhan Pamuk ile aramızdaki hukuk.
Orhan Pamuk ve ben.
Orhan Pamuk'un anahtarı ve ben.