Pazarları Hiç Sevmem
Bu pazar günü Nuri Bilge'nin Kış Uykusu filmini seyretmeyi düşünenlere, yapmayın kıymayın güzelim pazar gününüze diyorum. Boş verin Kış Uykusu'nu filan açın Youtube'dan 'Pazarları Hiç Sevmem' filmini izleyin. Naif, tatlı bir film...Üstelik her iki filmde de Melisa Sözen var ve benim kişisel tercihim bu film. Neden derseniz?
Çünkü Bilge'nin filminde sadece atmosfer var. Başka hiç birşey yok. Hikaye yok. Bilge hikaye anlatamıyor. Çok iyi atmosfer yaratıyor. O kadar. Hepsi bu. Onunla aynı şeye 'sinema' demiyoruz. Ah beğenmezsem ayıp olur diye düşünmüyorum. Söylüyorum işte, beğenmedim. Sinema iki kişinin olgular, konular hakkında 35 dakika karşılıklı konuştuğu bir şey değildir. Şöyle bir örnekle anlatayım. Bir filmde birbirini seven iki kişi birbirlerini ne çok sevdiklerini 35 dakika anlatamazlar. Bizim o sevgiyi görmemiz gerekir! Dinlememiz değil!!!
Sahne sahne ilmek ilmek detay detay görürsek o sevgiye inanırız. Dinlersek inanmayız! Kış Uykusu'nda dinliyorsun, dinliyorsun, dinliyorsun...İyi bir filmde bir sahneyi atarsan hikaye yıkılır. Çünkü bütün sahneler hikayeye hizmet eder. Bilge'nin 3,5 saatlik filminin 3 saatini at, hiçbir şey değişmez. Bana diyeceksiniz ki film, Türk aydınını eleştiriyor. O zaman ana karakterin adının Aydın olması çok kitsch değil mi? Filmin bir şeyi eleştirdiği filan yok. Çünkü filmde hikaye yok. Yıllar önce Bilge ile Kaktüs'te karşılaşmıştık. Bana 'bir öğrenci filmi izledim çok beğendim, filmi senin yaptığını öğrenince şaşırdım' demişti. Kısacası Bilge tıpkı filmlerinde olduğu gibi ayaküstü bir karşılaşmada bile ne anlatacağını bilemeyen bir adam. Ben de ona 'iltifat mı ediyorsun, yoksa hakaret mi ediyorsun' demiştim. O an söylediğinin tuhaflığını, yediği naneyi, kırdığı potu farketmişti. Şimdi ben de tam olarak onun şıklığında (!) konuyu kapatıyorum. Altın Palmiye'li diye Kış Uykusu'na izledim, şaşırdım!