Nigar'ın 46. Günü
Sinan uyandığında başucunda halasının bıraktığı parayı gördü.
SİNAN- Hadi be! Yüz lira! Aslan halam benim.
Salona elinde parayla geldiğinde Leyla onun gülen yüzünü görünce gülümsedi.
LEYLA- Sonunda uyandın be oğlum, okulun yok mu bugün?
SİNAN- Olmaz mı babaanne? Beni neden uyandırmadılar?
LEYLA- Ne bileyim oğlum? Geç mi kaldın?
SİNAN- Evet ama dert değil, halam bana bir servet bırakmış. Şimdi bir taksiye atladığım gibi…
LEYLA- Aşk olsun be oğlum, halan ne zorluklarla kazanıyor o parayı. Taksiye mi vereceksin?
SİNAN- Doğru diyorsun. Kendime şahane bir gömlek alayım ben!
LEYLA- Bak şimdi…Sinan babaannesini öptü.
SİNAN- Benden bir şey istiyor musun babaanne, fırlıyorum ben.
LEYLA- Yok oğlum Selma gelir şimdi, git hadi sen.
-o-
Sinan çıktıktan sonra Leyla usulca çanın ipini çekti. Birkaç dakika camdan dışarı baktı dalgın dalgın. Selma anahtarıyla kapıyı açıp telaşla girdi içeri.
SELMA- Leyla teyze ne oldu?
LEYLA- Sakin ol kızım bir şeyim yok.
SELMA- Zili çalınca…
LEYLA- Selma, bir şey soracağım sana kızım.
Selma tedirgince oturdu yatağın kenarına. Belli etmemeyi çalışarak,
SELMA- Sor Leyla teyzem sor.
LEYLA- Kızım ne olur bana anlat, Nigar’ın…
SELMA- Leyla teyze…
LEYLA- Ben bir şey bilmiyorum deme bana. O senden hiçbir şey saklamaz, siz kardeş gibisiniz. Anlat bana bileyim kızcağızımın başındaki dertleri. Elimden bir şey gelmez ama en azından ne yapabileceğimi bileyim.
SELMA- Ne anlatayım söyle.
LEYLA- Nigar geceleri nereye gidiyor? Ne yapıyor?
SELMA- Anlatmıştır sana da. Bir yaşlıya mı bakıyormuş neymiş.
LEYLA- Güldürme beni Selma. Şu yatağa bağlıyım diye aklımı da yitirmedim. Hasta bakarak ne kadar para kazanabilir ki? Sinan’a bu sabah yüz lira harçlık bırakmış, olacak iş mi bu?
SELMA- Ah be Leyla teyzem, zaten bu gece çalışmalarına çocukları mutlu etmek için başlamadı mı? Niye şaşırıyorsun? Hem Nigar yanlış bir şey yapmaz biliyorsun.
LEYLA- Biliyorum ama çok üzülüyorum. Çaresizlik insanı yoldan çıkartır.
SELMA- Leyla teyzeciğim anlatır sana zamanı gelince. Ben şimdi bir şey dersem bana küser. Benim Nigar’dan başka dert ortağım yok biliyorsun. Küstüremem onu.
LEYLA- Tamam kızım haklısın.
SELMA- Çorbanın altı açıktı, gideyim ben. birazdan sana da getiririm. Televizyonu açayım mı?
Leyla iç çeker. Selma’nın elini tuttu sevgiyle.
LEYLA- Aç hadi. İyi ki varsın.
-o-
Hamza pavyondaki çalışma odasında otururken telefonu çaldı. Arayan annesiydi.
HAMZA- İsmet çık dışarı, kapıyı da kapat.
Adam ikiletmeden çıktı. Hamza telefonu açtı.
HAMZA- Anam nasılsın?
MÜNEVVER- (ses) Oğlum...
Annesinin inleyen sesini duyunca panikledi.
HAMZA- Anam ne oldu söyle, neyin var? Bir şey mi oldu?
MÜNEVVER- (ses) Dur oğlum telaşlanma hemen. Ama gelsen çok sevinirim. İşin yoksa…
Hamza çekmeceden cüzdanını ve anahtarını aldı. Hızla dışarı çıktı.
HAMZA- Annem neyin var?
MÜNEVVER- (ses) Ne bileyim oğlum, böğrüme bıçak saplanıyor sanki. Aramayım dedim ama…
HAMZA- Anne ne demek aramamak? Kimi arayacaktın ki başka?
Hamza konuşurken bir yandan da koşarak arabasına bindi.
-o-
Sinan sınıfta Bengü’nün yanında oturuyordu. Bir yandan ders dinlerken bir yandan da Bengü’nün defterini çekiştirip not almasını engelliyordu. Bengü bacağı ile dürtüp hocayı işaret etti.
BENGÜ- (fısıldayarak) Sinan yapma, bak adam sürekli buraya bakıyor! Şimdi atacak bizi dersten.
SİNAN- (fısıldayarak) Daha iyi ya, gezeriz biraz.
BENGÜ- Tabii tabii. Sınav dönemi not aramaya çıkarız sonra.
Hoca dersi kesip onlara baktı.
HOCA- Konuştuğunuz konu belli ki çok önemli. İsterseniz dışarıda devam edin.
BENGÜ- Yok hocam yok. Bir cümleyi atlamış Sinan. Onu soruyordu.
Hoca başını sağa sola sallayıp derse devam etti. Bengü Sinan’ın önündeki deftere çekip sayfaya kocaman “Aptal” yazdı. Sinan da altına “ Sayende” yazdı. Bengü kıpkırmızı oldu.
ARKASI YARIN......
Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.