Nigar'ın 55. Günü
Selma Nigar’ı nasıl teselli edeceğini bilemiyordu. Arkadaşının elini sıkı sıkı tuttu. Nigar ağlamasını durduramıyordu.
SELMA- Nigar ne olur sakin ol.
NİGAR- Öyle kötü bir duyguydu ki anlatamam sana. Adamın o pis gülüşü hiç gitmiyor gözümün önünden. Hamza’ya kızıyordum ama haklıymış, gerçekten koruyormuş beni. Beni cezalandırmak için gelmedi bence. Gününü gör dedi bana.
SELMA- Yok be kızım ne alakası var? Duymadın mı? Hamza Münevver teyzeyi hastaneye kaldırmış dün.
NİGAR- (şaşkın) Aa? Ne olmuş?
SELMA- Bilmiyorum, bakkalda konuşuyorlardı. Daha dönmediler eve.
NİGAR- Ah yazık ya. Ben de günahını aldım boş yere.
SELMA- Yani… Yoksa seni orada yalnız bırakır mı?
NİGAR- Ya nasıl dayanacağım ben? Sırtımı Hamza’ya mı dayayacağım hep?
SELMA- Nigar beni yanlış anlama ama bırak artık bu işi. Bak biri duyacak, laflar annene, çocuklara gidecek. Nasıl açıklayacaksın bütün bunları? Çocuklar anlar mı onlar için katlandığını?
NİGAR- Ne desen haklısın. Ama hayatımda hiç bu kadar para kazanmadım ben. Çocukların eğitimi için mecburum buna.
SELMA- Çocuklar okur sen merak etme.
NİGAR- Öyle diyorsun ama şu bir ayda bir yıl çalışsam kazanamayacağım kadar para kazandım. Bankada hesap açtım. Biraz daha birikse..
O sırada telefonu çaldı. Arayanın Ferit olduğunu görünce Selma’ya gösterdi. Selma muzip gülümsedi.
SELMA- Kısmet açılınca tam açılırmış.
NİGAR- Salak salak konuşma.
SELMA- Açsana kızım.
NİGAR- Niye?
SELMA- Merak etmiyor musun niye aradığını?
NİGAR- Etmiyorum. Buluşalım diyecek.
SELMA- Ee?
NİGAR- E diyor ya! Delirdin mi? O karısından ayrılmaya karar verdi diye kollarına koşacak halim yok herhalde!
Telefonun sesini kapattı.
NİGAR- Bunca şeyden sonra kimin söyleyecek sözü var ki? Ne konuşucağım? Pavyona gel bir gece mi diyeceğim?
SELMA- Onu demek istemedim. Sadece… Neyse, sen bilirsin ama artık kendin için de yap bir şeyler.
Sessiz kalırlar. Sonra karşılıklı gülmeye başlarlar.
NİGAR- Kendim için şarkı söylüyorum, yeter bana. Kalk hadi kalk, alışverişe gidelim.
SELMA- Yok yok sen git, ben eve döneyim, iş güç…
NİGAR- Boşversene. Gel gidip güzel bir kebap yiyelim. Hem… Sana güzel bir hediye almak istiyorum.
SELMA- Saçmalama ne hediyesi?
NİGAR- Sen benim biricik dert ortağımsın, elime ilk defa doğru dürüst para geçti. Gel hadi, ne istiyorsan alacağım.
Nigar Selma’yı sürükleyerek kaldırır.
-o-
Lale Cem’in arabasında hiç konuşmadan oturmaktaydı. Arabayla mahalleden çıktılar.
CEM- Nereye gidelim?
Lale kıpkırmızı oldu.
LALE- Bilmem? Ama çok uzaklaşmayalım, babaannem merak eder. Bakkala diye çıktım.
Son cümlesini söylediğine pişman oldu. Çocuk gibi saçmaladığını düşündü.
LALE- Yani..
Göz ucuyla Cem’e baktı. Cem gülümsüyordu. İçi eridi.
CEM- Tamam, şu ileride bir kafe var. Oraya gideriz.
Lale cevap veremedi. Hem ne konuşacaklardı? Neden kabul etmişti bu buluşmayı? İçini korku sardı. ‘Ne yapıyorum ben?’ diye düşündü. Ama her şeye rağmen çok mutlu olduğunu düşündü. İyice kızardı.