2432

Nigar'ın 57. Günü

Hamza annesinin ellerini öptü.

HAMZA- Anneciğim istersen bu gece de kalabilirim.

MÜNEVVER- Yok oğlum gerek yok. İşini aksatma sen. Birazdan uyurum zaten.

HAMZA- Tamam anne, ben sabah erkenden gelirim seni çıkarmaya.

MÜNEVVER- Tamam oğlum, merak etme sen.

Hamza annesini öpüp odadan çıktı. Arabasına doğru yürürken aklında sadece Nigar vardı. Yola çıktığında ani bir kararla mahalleye doğru kırdı direksiyonu. Mahalleye yaklaştığında pişman olmuştu ama Nigar’ı görmekten başka bir düşünce yoktu kafasında.Nigar’ların sokağının başında durup mesaj yazmaya başladı. ‘Nigar, müsaitsen biraz konuşabilir miyiz?’ Bir süre cevap gelmedi. Hamza bir sigara yakıp camdan dışarı üfledi. O sırada cevap geldi. ‘Müsait değilim’. Hamza sigarasını dışarı atıp arabayı çalıştırdı.

HAMZA- Kafana sıçayım senin Hamza! Kurtulamadın şu sevdadan! Köpek gibi beklersin böyle köşelerde!

Sokaklardan hızla geçerken kaçışan insanlar arkasından küfrediyorlardı.

-o-

Nigar poşetleri açarken çok mutluydu.

NİGAR- Bak annem bak, neler aldım sana!

LEYLA- Niye zahmet ettin kızım?

NİGAR- Ne zahmeti be annem? Lale! Gel bak sana aldığım kotu beğenecek misin bakalım? Gel birlikte yaparız yemeği.

Lale isteksiz geldi.

LALE- Sağol hala.

Nigar birden durdu. Lale’ye ve annesine baktı.

NİGAR- Ya biriniz de sevinin be. Ne oldu size, suratlarınız bir karış?

LEYLA- Sevinmez miyiz kızım? Kesene bereket.

NİGAR- Bir şey mi oldu?

Lale Leyla’ya baktı.

LEYLA- Yok be kızım ne olacak? Sadece karnımız acıktı.

Nigar mutfağa doğru giderken seslendi.

NİGAR- Ben şimdi hazırlarım annem. Lale Sinan nerede? Ara yemeğe geç kalmasın.

LALE- Tamam hala.

Nigar çıkınca Leyla Lale’ye baktı. Eliyle yanına çağırdı.

LEYLA- Lale, nereye gittin kızım sen?

Lale sustu.

LEYLA- Dikkatli ol kızım. Üzmesin seni.

Lale şaşkınlıkla babaannesine bakarken içeriden halasının sesi duyuldu.

NİGAR- Laleee!

-o-

Ferit eve geldiğinde Keriman televizyonun karşısında sandviçini yemekteydi. Ferit’in yüzüne bakmadan filmi seyretmeye devam etti.

FERİT- İyi akşamlar.

Cevap gelmeyince içeri gitti. Dolaptan bir kadeh rakı daha aldı. Kravatını gevşetip üzerini değiştirmeye gitti. Yatağın dağınıklığından Keriman’ın yine okuldan gelir gelmez yattığını anladı. Bu sefer çok üzülmedi. Yavaş yavaş herkes bu gerçeğe alışacak diye düşündü. Salona dönerken mutfaktan rakısını aldı. Televizyona bakan başka bir koltuğa geçip oturdu. O da filmi izlemeye başladı. Uykusu geliyordu. Tam dalmak üzereyken telefonuna mesaj geldi. Bu mesaj sesi ortamın bütün dengesini bozdu. Keriman huzursuzca tabağını sehpaya bıraktı. Onun bu hali Ferit’i de gerdi. Mesaj hastaneden geliyordu. Ama bunu Keriman’a açıklayacak gücü yoktu. O da cevap yazıp telefonu sehpanın üstüne bıraktığında Keriman hışımla kalktı, salondan çıktı. Ferit rakısına elini attığında Keriman getirdiği yastık ve battaniyeyi Ferit’in suratına fırlatarak içeri gitti.

-o-

Hamza pavyondaki odasında hesaplara bakarken kapısı çaldı.

HAMZA- Geeel!

Hamza’nın adamı Nigar’ı rahatsız eden garsonu odanın içine itti. Garsonun suratı yediği dayaktan darmadağındı.

HAMZA- Kalk lan ayağa puşt!

GARSON- Abi elini ayağını öpeyim!

HAMZA- Kalk lan it! Sen kimsin ha kimsin? Benim mekanımda benim korumam altındaki bir kadını nasıl rahatsız edersin lan sen!

GARSON- Köpek gibi pişmanım abi, itin olayım, köpeğin olayım bırak beni gideyim.

HAMZA- Zaten gideceksin ama önce doğduğuna pişman olacaksın.

Hamza yerde büzülmüş adamın karnına şiddetli bir tekme indirdi. Adam acı içinde kıvranırken bir tekme de suratına indirdi. Bu darbeyle garson hareketsiz kaldı Hamza’nın adamı araya girmek zorunda kaldı.

ADAM- Abi yeter, ölecek.

HAMZA- Çıkar şu pisliği buradan! Sokağın ortasına atın!

Adam baygın yatan garsonu sürükleyerek odadan çıkardı. Hamza tekrar masasına oturup, viskisini tek yudumda içti. Mehtap kapıya gelip bir süre Hamza’yı izledi. Yüzünde alaycı bir gülüş vardı. Hamza’yı alkışlamaya başladı. Hamza sese döndü.

MEHTAP- Tebrikler. Kadınını korumak diye buna denir.

HAMZA- Mehtap… sinirim tepemde siktir git şuradan! Bütün hırsımı senden almayım!